menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dini liderler: Barış inşasında göz ardı edilen aktörler

10 11
yesterday

Kürt barış süreci devam ederken hangi aktörler nasıl rol alabilir konusunu sıkça tartışıyoruz. Bu yazımda Türkiye’de çok da değinilmeyen ama aslında dünya örneklerinde önemli rolleri üstlenmiş olan dini gruplardan bahsetmek istiyorum.

Aslında yayınlanmamış bir makalem olarak bilgisayarımda duran bu dosyayı akademiden uzaklaşınca ben de askıya alıp bir kenarda bırakmış ve itiraf etmek gerekirse unutmuştum. Geçen hafta katıldığım Dünya Hali Programında sevgili Jiyan Kışanak bana bununla ilgili bir soru sorunca bu yayınlanmamış çalışmam aklıma geldi.

Barış inşasında orta seviye aktörlerden bahsederken genelde kadınların rolleri, sivil toplum rolü ve akademiden sıkça bahsediyoruz. Türkiye’de ise durmadan kadınlar ve sivil toplumdan bahsediyoruz. Ama aslında orta seviye aktörler arasında yer alan diğer önemli bir grup olan dini gruplar var ve dünyada barış inşa süreçlerinde pek çok örnekte çok önemli katkılar sağlamışlardır. Belki de din ve dindarlıkla ilgili her şeyden iktidar tarafından toplumca soğutulduğumuz içindir referans verilmeyen bir aktör grubu olarak göz ardı ediyoruz. Tabi bundan dinle bir toplumua uyguladığı soykırımı meşrulaştırmaya çalışan İsrail’in de rolü çok büyük.

Halbuki Türkiye gibi toplumun önemli bir kesiminin seçmen davranışlarından tutun da hayatın her alanında dini saiklerle kararlar verdiği bir toplumda dini aktörleri göz ardı etmek ve barış inşasına sunabilecekleri katkıyı yok saymak yanlış bir değerlendirme olacaktır.

Her ne kadar dinî çatışma çözümü literatürü 1990’ların başında oluşmaya başlamış olsa da dünya örneklerinde görüleceği üzere aslında çatışmaların çözümündeki rolleri çok öncesine dayanmaktadır. Din ve dini liderlerin sadece dini kaynaklı çatışmalarda etkili oldukları şeklinde genel bir kanı olsa da veriler aslında dinin etnik ve etno-dini temelli çatışmalarda da etkili olduğunu göstermektedir. Dinî kaynakların çatışma mı yoksa barışı mı desteklediği konusu farklı düşünürler tarafından tartışılmaktadır. Her dinin kaynağında barışın olduğu tezini savunanlar olduğu gibi özellikle İslamiyet’in kaynağında cihat anlayışından dolayı çatışma olduğunu belirten batılı yazarlar da bulunmaktadır. Literatürde göründüğü kadarıyla genellikle batılı olmayan, özellikle Müslüman, yazarlar İslamiyet’in pratiğinden bağımsız olarak aslında kaynağında barış dini olduğunu ve batının bunu görmezden geldiğini savunuyorlar.

Uluslararası çatışmalarda dinî liderler ve kurumlardan faydalanılması için beş temel neden sıralayabiliriz. (1) Dinî liderler ve dinî kurumların verdikleri mesajlar takipçilerine tarafından dikkate alınmakta, (2) dinî liderler ve kurumların nüfuz alanları geniş ve uzun soluklu, (3) dini kurumların iyi donanımlı yerel, ulusal ve uluslararası iletişim ağları ve ofisleri bulunmakta, (4) dinî lider ve kurumlar destekledikleri politikalara dinî meşruiyet katabilmekte, (5) din geleneksel olarak barışı destekleyen bir kimliğe sahip.

Dini aktörler uzlaşma (reconciliation), diyalog, hakikatleri anlatma (truth-telling) ve affetme gibi çatışma çözümü süreçlerinde rol alıyorlar.

Dinî aktörlerin sadece çatışma sonrası barış-inşası süreçlerine dahil edilmemesi gerekiyor ve üst seviye liderler arasındaki barış görüşmelerine de gözlemci ve danışman rolü ile katılabileceklerini savunun akademisyenler de mevcut. Dinlerin çatışma çözümündeki rollerinde içlerinde barındırdıkları uyum ve barışın etkili olduğunu; zengin dinî ritüeller ve sembollerin insanlara sağladığı birbirini anlama, kabul etme ve saygı duyma özelliklerinden faydalanılarak taraflar arasında diyaloğun ve uzlaşmanın sağlanabileceği savunuluyor. Bu yüzden, sadece batı-merkezli çatışma çözümü yöntemleri ile yetinilmeyip çatışmaların yaşandığı yerlerdeki yerel dinî liderlerden faydalanılması gerekiyor.

Dinî kimliğin çatışmalardaki ötekileştirme/şeytanlaştırma yerine çatışma çözümünde insanları kucaklama, birleştirme üst kimliğinden faydalanılabilir. Dinî liderler ve dinî kurumlar toplum üzerinde köklü ve güçlü nüfuz sahibi olmaları, çatışan tarafları uzlaştırmak için şeytanlaştırma yerine yeniden insanlaştırma etkileri, barış süreci için topluma nüfuz etme kabiliyetine sahip olmaları ve alabilecekleri ulusal ve uluslararası destekle barış inşasına katkı sunabilirler.

Dinî liderler çatışmanın dönüştürülmesi için farklı dinlerden mevkidaşları ile birlikte orta seviye aktör olarak rol oynarlar. Dinî liderlerin inanç dolu ruhani lider görevi gördükleri için oluşturdukları dinî kurumlar, sivil toplum örgütleri ve komiteleri çatışma çözümünde üç şekilde aktif olabilirler. Bunlar: (1) dinî semboller, ritüeller ve ibadetleri de kullanarak dini eğitim, ahlaki ve ruhani değerlere referanslar vererek inananlarına barışı anlatabilirler, (2) dinî liderler diğer dinlerden mevkidaşları ile birlikte ortak seminer, konferans, eğitim ve diyalog programları oluşturarak topluma çatışmanın nasıl dönüştürülebileceğini anlatabilirler, (3) dinî otoriteler diğer dinlerden mevkidaşları ile iş birliği yaparak ortak barış-inşası girişimleri, sivil toplum örgütleri kurabilirler.

Dinî aktörlerin çatışma çözümünde en fazla etkili oldukları kurumlar ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri olup bu kurumlardan bir kaç örneği paylaşmak istiyorum. Uluslararası bir Katolik barış örgütü olan SantEgidio çatışma bölgelerindeki orta seviye dinî örgütlere sağladığı finansal, lojistik, ulaşım ve eğitim desteği ile başta Mozambik, Cezayir, Guatemala ve Kosova olmak üzere pek çok yerde çatışma çözümüne önemli katkılar sağlamıştır. Yerel dinî sivil toplum örgütlerinin maddi kaynaklarının kısıtlı olmasından dolayı, bu örgütün sağladığı destekle çatışma bölgelerinde inançlar arası diplomasi etkinliklerinin yıllarca yapılması sağlanmıştır. Diğer önemli bir kurum olan Catholic Relief Service (CRS), dünya genelinde seksen üç ülkede yerel inançlar-arası örgütlerle iş birliği yaparak çatışma çözümüne katkı sağlamaktadır. Muslim Peace........

© İlke TV