menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ahlaki ve politik dürüstlük üzerine Gizli Bir Yaşam

7 2
30.08.2025

Kuş ve böcek seslerinin iç içe geçtiği o belirsiz uyumda, en çok akan suyun sesi duyuluyor. Bu sesle birlikte insanın içine bir huzur çöküyor ama hemen ardından, adı konulamayan bir huzursuzluk. Film henüz başlamamış. Huzursuzluk duymaya bir gerekçe yok. Ancak hemen o sessizliğin gürültüsünün içine yerleştirilmiş siyah ekranda yazı beliriyor. “Yuvamızı yükseklere yapabileceğimizi düşünmüştüm. Ağaçların tepesine… Kuşlar misali uçmayı… Dağların tepesine.” Şiir gibi akan sözler. Giriş için yeterince anlamlı. Sese yüklenen duygu da öyle.

Gizli Bir Yaşam (A Hidden Life)’ı izlemek için açtığım ekranım, siyah beyaz belgeseller gibi, bol Hitler selamlı sahnelerle giriş yapıyor. Hitler’in halkı, halkın onu selamlama sahneleri akıyor. Hitler’in konvoyunun geçişi, askerlerin bu geçit törenindeki yürüyüşleri, insanların ses kalabalığı… Silahlar omuzda, eller önde. Sahne “Bu hikâye gerçek olaylardan uyarlanmıştır.” yazısı ile kapanıyor. Konu anlaşıldı, diye düşünürken “2. Dünya Savaşı’nda askere çağrılan tüm Avusturyalılar Hitler’e bağlılık yemini etmek zorundaydı.” bilgisini görüyorum. Hemen ardından yemyeşil doğanın ortasında bir erkeğin otları biçme sahnesiyle karşılaşıyoruz. Bir dünyadan başka bir dünyaya geçmiş gibi hissediyorum. Filmi de buradan başlamış kabul ediyor ruhum. Bir tabloyu şiirsel bir sunumla izlemeye başlıyorum.

Neredeyse ilk otuz dakika, yönetmen Terence Malick’in Avusturya Alpleri gibi muhteşem bir manzarayı vurgulamak, bir çayır parçasının, bir bulutun, bir şelalenin veya bir kilise kulesinin fırtınalı bir gökyüzüne karşı güzelliğini ortaya çıkarmak için kamerasını konumlandırdığı hissinin görsel şölenini yaşıyoruz. Malick, insanın içini acıtan bir dramı, duygu sömürüsünden uzak, etkileyici bir sinema diliyle anlatmayı başarmış. Yaşamın doğal akışı da bu durumu besliyor. Görüntü Yönetmeninin Jörg Widmer olduğunu hemen yazayım. Widmer, geniş ölçekli objektiflerle çekilen kartpostal güzelliğindeki fotoğraflarıyla filme müthiş bir görsellik ve bu görselliğin derinliğini katmış. Filmin açılışındaki siyah beyaz görüntüler aynı zamanda her şeyin o kadar da pastoral olmadığı kanıtlar gibi. Devamında filmin başka bir anlatıma dönüşmesinden anlıyoruz. Her şey o kadar derin verilmiş ki, o rüzgârın sesine eşlik etmemek elde değil. O sevgiye, o insanlığa, o sıcaklığa…

Film, muhteşem manzaralı bir köy evinde yaşayan Avusturyalı dürüst ve çalışkan çiftçi Franz’ın (August Diehl) karısı Fani (Valerie Pacher) ve kızlarının 1940’ta başlayan öyküsünü anlatıyor. Gizli Bir Yaşam muhteşem manzara tasvirlerine şiiri yükleyerek manifesto niteliğinde anlatımlarla dolu. Aile olmanın önemine verdiği değeri sergilemeyi unutmamış yönetmen. Ancak en önemlisi birbirlerine güvenip destek olan bir çiftin aşk öyküsü. Bu öyküde sevgi ve saygının yanında, baş eğmemeyi, dayanışmayı, onuru görürüz. İki baş karakterin de mütevazı ve ölçülü davranışları dikkat çekse de Fani empatinin başkarakteridir bence. Çünkü aşkın aynı zamanda acı da içerdiğini oldukça ikna edici bir performansla sergiler. Karakterlerin vicdanı ile aşkı arasındaki mücadelede........

© İlke TV