Başka bir yön: Gelecek barış üzerine
Tehlike ve zorunluluk söyleminin bir arada kullanılması, içinden geçtiğimiz sürecin belirgin özelliklerinden biri. Bununla barışı hedefleyen her sürecin doğasından kaynaklanan kırılganlıkların yarattığı risklerden söz etmiyorum. Niyetim, barışın en iyi seçenek olduğuna dair zorunlu bilinci vurgulamak da değil. Demek istediğimi şu şekilde netleştirmek mümkün: Etrafı düşmanlarla çevrili bir ülkede, ilerlemesinin önüne kurulmuş tuzakları aşmak için birbirine sarılmaktan başka çaresi kalmamış iki halkın uzlaşısı. Ekim ayından itibaren gelişen süreç, barışmak dışındaki tüm seçeneklerin tükendiği duygusunun baskısı altında deneyimleniyor. Sürecin ritmi kadar, tarafların siyasi öncelikleri ve kullandıkları kavramlar da bu zaruret söyleminin etkisi altında biçimleniyor.
Bugün varmış olduğumuz aşamada, sıkışmışlık duygusunun görüş açımızı kısıtlamasına veya seçeneklerimizi daraltmasına izin veremeyiz. İnsanlara ferahlık verecek ve umudu elle tutulur hale getirecek bir görüş genişliğine ihtiyacımız var. Yeni süreç tartışmaları, Kürt siyaseti üzerindeki baskının döngüselleştiği, dışlamanın neredeyse “normalleştiği” bir konjonktürde gündeme geldi. Yerel seçim sonuçları, ekonomik kriz veya yargının siyasallaşması gibi meselelerin oluşturduğu gündemin rutinini kesintiye uğrattı. Görüldüğü kadarıyla İsrail-Filistin savaşı, İran’ın direniş ekseninin dağılması, ABD’nin bölgeden çekilme kararı almasının ardından Suriye’de yaşanan gelişmeler; devlet ile Öcalan arasında sürdürülen kapalı görüşmelerin yeni bir boyuta taşınmasını mümkün kıldı. Bölgede oluşan yeni güç dengeleri, nereden bakıldığına bağlı olarak 40 ile 50 yıl arasında değişen bir zaman dilimine yayılan çatışma dinamiğinin anlamını değiştirdi. Artık iktidarın “iç cephe” olarak da tanımladığı, yeni bir kardeşlik hattı inşa etmenin zamanı gelmişti.
Kürt sorununun çatışma zemininden siyaset ve hukuk zeminine çekilmesi şeklinde tanımlanabilecek olan sürecin çerçevesi bu şekilde belirlenmiş oldu. Böyle bakıldığında barış, yeni düşman tanımlarının ve değişen güç dengelerinin başlattığı bir sürecin gösterdiği istikamette ilerliyor gibi. Sadece Bahçeli ve Erdoğan’ın değil, Kürt siyasetçilerin açıklamalarında da ara ara yüzeye vuran........
© İlke TV
