MEDENİYET TARİHİ HAKKINDA BİR DENEME
Sözün tamamını söylemezsek ya da söylenmezse eğer, her âdem kendi dağarcığındaki değerlere göre yorum yapar ve bazen hak terkedilmiş olur. Bu duruma sebebiyet vermemek lazım.
Evvela ecdadımızın ve Müslümanların ürettiği iki medeniyet çalışmasından bahsetmek gerekir.
-Buhara-Semerkant-Taşkent ve Kum merkezli ilmi çalışmaların yapıldığı zamanlar ve şehirler.
-İkincisi ise Endülüs diyarındaki ilmi çalışmaların yapıldığı zaman ve mekanlar.
&&&Bu iki bölgenin ilmi çalışmalardan mütevellit ürettikleri insani ve sosyal değerler tabi ki de yabana atılmaz. Dikkat edilmesi gereken nokta üretilen iyilik, güzellik, insani ve sosyal değerler çağlar boyu sürdürülebilir olabilmiş midir?
İşte önemli olan da budur. Ecdadımızın ürettikleri değerler yoğun göçler, devlet hakimiyeti anlayışının çok farklı olması neticesindeki esnek sosyal hayatlar ve kurallar, çoklu inanç ve kültür toplumlarının zamanın en bilinen gerçeği olması, İslami ve siyasi kamplaşmalar neticesinde yarınların gündeminin büyük bir coğrafyada sürekli değişmek zorunda oluşu gibi konular sürdürülebilir bir medeniyet oluşmasını engellemiştir.
&&&Endülüs’ün o harika ilk 150 senesi tam bir kahramanlık hikayesidir. Ama ondan sonraki 250 yıl ise tam bir Avrupa’nın derebeyliği ile doğunun aşiretlerinin karışımından oluşmuş bir yaşam tarzının üretildiği zamanlardır. Neticede yerleştiklerini zannettikleri topraklarda, kaybedilen gücün neticesi hak ile yeksan oldular.
İkisi de sürdürülebilir bir yapı ortaya koyamadılar.
Monarşi zamanlarında Sultanların ve bir kısım yöneticilerin kişisel özellikleri ön plana çıkmış ama neticede kendi hayatlarıyla sınırlı kalmış bir medeniyet çalışması ortaya çıkmış oldu. Mesela Fatih Sultan Mehmet gibi.
Ecdadımızın Türk kültüründen ve İslam’ın insani-ahlaki değerlerinden dolayı........
© İleri
