İKSED Dünya Kadınlar Gününü Şiirlerle Kutladı
08 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği kapsamında İKSED – İstanbul Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği Perpa Mithat Yümlü Konferans Salonunda şairlerle, sanatçılarla, yazarlarla, ozanlarla kutladı.
İKSED Başkanı Salih Aydoğdu tarafından açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik şairlerin kendi şiirlerini seslendirmeleri ve konuşmalarıyla devam etti. Başkan konuşmasında “Bu özel günün bir gün değil yılın 365 günü kutlanması gerektiğini, günümüzü kadın arkadaşlarımızla, eşimizle, kızımızla geçiriyoruz” dedi. Ardından günün anlam ve önemine değinip 8 Martın tarihsel sürecini çok güzel anlattı.
Bende program konuşmacısı olarak, MÖ. yy bu yana kadının tarihsel sürecini, Türk Kadınını anlatırken diğer devlerde kadına bakışı kısaca anlatmaya çalıştım. Dünya’da kadına Türkler kadar değer veren bir başka millet olmadığını paylaştım. Örneğin, Hunlar döneminden kadınsız hiçbir iş yapılmadığını, kağanın emirnameleri sadece "Hakan buyuruyor ki‟ ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmediğini, Kağanın hatununun adı kaydedilmezse o emirname geçerli sayılmadığını, elçilerin kabulü sırasında hatunun da kağanın yanında olmasının mutlak kural olduğunu anlattım. Örneğin; Avrupa Hun ülkesinden gelen elçileri Attila’nın eşi Arıg-Han tarafından kabul edildiğini, devlet işlerinin kağanın, kadınınla birlikte görüştüğünü, kabul törenlerde, ziyafetlerde, şölenlerde hatunun, hakanın solunda oturup, siyasî ve idarî konulardaki görüş verdiğini, hatta harp meclislerine bile katıldıklarını ekledim. Göktürk ve Uygurlarda da kağanın hanımı hatun, devlet işlerinde kocası ile birlikte söz sahibi olduğunu, tıpkı Hunlarda olduğu gibi, emirnameler yalnız kağan adına değil, “Kağan ve Hatunun namına” yazıldığını ve Orhun kitabelerinin de “Kağan ve Hatun buyurur” sözleriyle başladığını, Türk kültüründe kadına verilen değerden dolayı, “ana-baba”, “karı-koca” denirken, anne babadan önce söylendiğini, zaman az olduğu için bunları birer cümle olarak dile getirebildim. Söylemem gereken birçok notumun yarım kaldığı doğrudur ama bu zorunluydu çünkü zaman süreliydi ve tüm katılımcılar da şiirlerini okuyacaklardı...
*
Belirtmek isterim ki, özellikle etkinliği İKSED başkanı Salih Aydoğdu çok güzel yönetti, arada bir türkülerle ortamı canlı tuttu. Aramızda birbirinden değerli birçok sanatçılarımız vardı. Örneğin Rabia Ece Aydoğdu hocamın sahnesi ve yorumu çok güzeldi.
Eli kalem tutan aydın yürekli insanlarla bir arada, hep birlikte sevgiyi paylaşan, insan kıymetini, “önce ben değil, biz kavramını” en iyi dile getiren şairlerle bir arada olmanın sevincini, mutluluğunu ve gururunu hep birlikte yaşadık.
Çünkü kim olursanız olun, nerede yaşarsanız yaşayın asla bir yazarın gözüyle dünyaya bakmanız mümkün değildir. Çünkü sanatın bilmediğimiz her konuda farkındalık yaratacak bir gücü vardır
Yazabilmek, bilginin peşinden koşmaktır.
Yazabilmek, herkesin gördüğü ve yaşadıklarını kâğıda dökebilmektir. Bu anlamda yazar demek, kelime sayısını en çok bilen demektir.
Yazabilmek, aynı zamanda acının, hüznün, neşenin, daha doğrusu sarsıntısı bol bir dünyanın içine girmektir. Gecenin karanlığında gökyüzünden ay ışığını alıp odanın içini aydınlatabilmektir. O saydam, o duru, o doyumsuz yarı aydınlıkta uzun bir yolculuğa çıkabilmektir. Ve bu yolculuk hep tek başına yürünen bir yoldur…
Öte yandan Bilgi, insanın özgürlüğünü hissettiren duyguların en başında gelir.
*
Dünyanın
En Güzel,
En temiz,
En vefakâr,
En asaletli,
En zarif,
En karakterli,
En çok vatan için savaşan
Kadınların başında
TÜRK KADINI gelir.
Bir içim su gibi eşsiz olan
TÜR KADINIDIR
*
Dünya tarihinde hiçbir lider, hiçbir önder, hiçbir kral ya da padişah kadın hakları konusunda, kadına değer ve siyasi hak konularında Atatürk kadar uğraş vermemiştir. Toplum içinde........
© Hürses
