Evlilik Okulları Açılmalıdır!-2
Aile demek, dışarda yaşadığı tüm olumsuzlukların acısını birbirinden çıkaracak, kavga edecek diye değil, birbirlerini incitmeden sevebilecek yuva demektir. Eş demek, gidilen her yerde onu da temsil etmek demektir. Eşe gelen olumsuz her davranışta eşin hakkına sahip çıkabilmeyi, aynı safta yer almayı zorunlu kılar. Evlenen kişi kendi anne babası gibi yeni bir kök aile kurmuş demektir. Ev içinde her şey yolundayken, sorun olduğunda her şey birden başka boyuta dönüşüyorsa sağlıklı olmayan bir şeyler var demektir. Ailede sevginin yolu kötü anlarda eşini kırmamaya, hataları kabul etmekle korunabilir. Eşlerin duygusal zekâya sahip olması ise tüm evliliği kurtarandır. Duygusal zekâ dediğimiz şey ise; eşini anlayabilmek, dinleyebilmek, duygudaşlık yapabilmek ve tepkisine ters tepki vermeden eşinin neden öyle davrandığını anlamaya çalışmaktır. Evlilik okullarında bunlar ve benzerleri fazlasıyla verilecek okullar olmalıdır. Ve unutmamak lazım gelir ki, eşlerin birbirlerini sevdiğini hissetmeleri evliliğin en güçlü tarafını oluşturur. Bu duyguyu hisseden çiftler ne kadar kavga etmiş olsalar da, kavganın sonunda birbirlerine dargınlık gütmezler. Sevginin insana güç veren en büyük güç olduğunu kalplerinde hissederler. Sevgi iyileştirir dediğimiz de budur; yalnız olmadığını hisseden çiftin mutluluğu hep sımsıcak olur…
Kadının değeri, hediye almakla, çiçekle böcekle olmaz! Değer, eşinin kıymetini bilmekle........
© Hürses
