Cezaevinde Yaşanan İnsanlık Dersi
Türk Şairi Nazım Hikmet Bursa Cezaevi’nde yatmaktadır.
Dönemin Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş cezaevini teftişe gelir.
Müfettiş birkaç günlük bir denetimden sonra, hapishane müdürünün odasında otururken müdüre;
“-Nazım da buradaymış. Çağır da görelim, nasıl biriymiş” der.
Hapishane müdürü talimat verir, Nazım’ı müdürün odasına getirirler.
Müfettiş, hapishane müdürünün koltuğuna oturmuş, kapıdan giren Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve;
“-Demek Nazım Hikmet sensin?” der.
Nazım ayakta durmaktadır.
Oturması için kendisine bir yer gösterilmemiştir.
Bazı şeyler sorar müfettiş, Nazım ayakta yanıtlar.
Ve müfettiş Nazım’a şımarık bir tavırla;
“Bana bak Nazım. Sen sadece sıradan bir mahkûmsun, haddini bil ve ona göre davran”, der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur, müfettişe dönerek;
"-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar.
Müfettiş anında yanıtlar; "-Kim bilmez ki, Hayyam'ı kim tanımaz ki?" der.
Nazım konuşmasını sürdürür;
"-Hayyam zamanında İran Hükümdarı kimdi, bilir misiniz?"
Müfettiş şaşkındır.
Nazım’ın ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştır.
Nazım aynı ciddiyetle konuşmasını sürdürür; "Görüyorsunuz, bir sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni Dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak" der ve müfettişin yanıtını beklemeden çıkar.
Oturduğunuz mevki makam çok değerli olabilir,
Büyük şirket veya şirketlerin sahibi de olabilirsiniz
Yüzlerce insana hükmünüz geçebilir,
Sizden çekinenler, korkanlar, elinizi eteğinizi öpenleriniz de çok olabilir,
Yaşamınızı bolluk ve zenginlik içinde geçiriyor olabilirsiniz…
Ya sonrası!
Sonrası yok!
Sonrası bir mezarda adınız bile kalmayacak…
Kim olursan ol!
Hangi masa da oturursan otur!
Neyi yönetirsen yönet!
İster kral ol!
İster padişah!
İster vali!
Sonunda tarihte unutulan birisi olacaksın!
Devletçilik adlı eserini Platon(*1) kaç yıl önce yazmış?
Dünya’nın ilk tıp hekimliği hangi tarihte kurulmuş? (*2)
Modern tıbbın babası kabul edilen, kanın taşıyıcı bir özelliği olduğunu ortaya çıkaran, şeker hastalığını idrardan tespit eden, dâhili operasyonları ilk defa narkozla yapan, Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu) eserleri 700 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulan hekim kimdir? (*4)
Bu tür isimleri tüm Dünya tanır.
Tanır çünkü insanlığın geneline hizmet etmişlerdir.
İnsanlığın yaşamına etki eden her yenilik yaşam sürdüğü sürece tanınmaya devam edecektir.
Sanatkârlar arasında en çok ölümsüz olanların başında “yazarlar” gelir. Çünkü yazıyı yazan yazardır.
Şöyle de sorabiliriz; binlerce yıldır hangi siyasetçi ya da yönetici yazabilmiş bir yönetici kitabını?
Milyonlarca hekimden hangisi sağlığa dair yeni bir buluş yapıp da tüm insanlığa sunabilmiş?
Hiç kimse!
Bilen sadece işin uzmanları biliyor..
Yazabilen, kâğıda dökebilen sadece zamanın filozofu olmuş, yazarı olmuş, bilgin insanı olmuş.
Bu konu da akla ilk gelen bizim kurucu baş liderimiz Ulu Önder Atatürk’te kitaplar yazmıştır(*3).
*
Tüm bunları geçelim; liseyi bitiren bir kişi okullarda öğrenebilmiş mi, bir günde ne kadar protein alması gerektiğini, hangi meyveden kaç adet yemesi gerektiğini…
Beslenme uzmanlarında bulunan bilmem hangi sebze meyvenin bir diliminde bulunan kalori hesabını kim biliyor?
Kimseye faydası olmayan bir uğraş gibi gelmiştir hep bana…
Basit bilgiler olursa toplumun geneli anlar faydalı olur; örneğin, günde bir yumurta, iki elma, bir yeşilbiber gibi olsa hepimiz anlarız…
Ekonomi sunumları da böyle karmaşıktır; ihracat kalemlerimiz şu kadar arttı derken ithalat rakamları genelde verilmez.
Oysa ne olmalıdır?
Bu yıl içinde şu kadar ton patatesi ve şekeri biz üretemedik şu........
© Hürses
