Cuma Hutbesi: Hafızanın Mevsimlik Ritmi
Bazı kesimler (her fırsatta kendini çağdaş, aydın; sosyal yönüyle de demokrat
olarak tanımlayan ve söyledikleriyle eylemleri arasındaki uçurum nedeniyle
çoktan güvenirliğini yitirmiş olanlar), son dönemde cuma hutbelerini hedef
alarak kamusal alanda yeni bir tartışma zemini yaratma çabasına giriştiler.
Ama ne söylediklerinin içeriği ne de eleştirilerinin yönü kendi içinde tutarlılık
taşıyor; daha çok, kendi meşruiyetlerini yeniden üretme telaşıyla hareket ediyorlar.
Dillerine doladıkları her kavram, bağlamından koparılmış; vicdanın değil, gündelik
polemiklerin malzemesi hâline gelmiş, karmaşık bir söylem içinde savrulup
duruyor...
Oysa aynı çevreler, yıllar boyunca kamusal alanın dinsel simgelerden arındırılması
gerektiğini savunurken, bugün cami kürsüsünden/minberden İslam’ın emir ve
yasaklarını içeren her kelimeyi kendi ideolojik hesaplarına meze yapmaktan
çekinmiyorlar. Dün “din siyasete alet edilmesin” diyenler, bugün siyaseti dine
alet etmenin daha rafine yollarını arıyor. Hafızanın bu kadar kısa ömürlü olması
mı, yoksa vicdanın mevsimlik çalışması mı? Soru, burada asılı kalıyor.
Toplumun büyük bir kısmı ise bu çelişkilere ya alışmış ya da artık tepki
vermeyecek kadar yorgun. Sessizlik, sadece susmak değil; bazen görmezden
gelmenin, bazen de görüp de konuşmamanın adı. Cuma hutbesi üzerinden
yürütülen bu tartışmalar, aslında çok daha derin bir yaraya dokunuyor: kimliklerin,
inançların ve fikirlerin yalnızca araç hâline getirildiği bir zeminde, samimiyetin sesi
boğuluyor.
Zaten bu ülkede hafıza, çoğu zaman mevsimlik bir refleksle çalışır; ne zaman bir
tartışma büyüse, eski defterler........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein