Usule Aykırı İstinaf İncelemesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlali
İstinaf incelemesinin duruşmalı/duruşmasız yapılması ile ilgili olarak daha önce yayımlanan bir yazımızda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin (İHAM) Deliktaş/Türkiye kararını incelemiş ve ülkemizde bu alanda yaşanan sorunlara değinmiştik.[1] İHAM adı geçen kararda özetle; istinaf incelemesinin hukuki ve maddi vaka tartışmasını içermesi, bunun sonucunda sanığın suçluluğu veya suçsuzluğu hakkında bir karara varılması, mahkumiyete esas teşkil eden delillerin (sanık ve tanık beyanları gibi) sübjektif ve soyut nitelikte olması halinde, istinaf mahkemesinin duruşma açılması talebini yanıtsız bırakmasının adil/dürüst yargılanma hakkının gerekleriyle bağdaşmadığını belirtmişti.
Bundan hareketle, iki dereceli yargılama sistemini benimseyen ülkemizde istinaf incelemesinin maddi vaka ve delil tartışması içerdiğinden kural olarak duruşmalı yapılması gerektiğini, sanığın suçlamaları reddettiği ve aleyhine değerlendirilen delillerin güvenilirliğinin tartışmaya müsait olduğu durumlarda duruşma açılmasının zorunlu olduğunu, duruşma açılmaması halinde bunu haklılaştıran istisnai koşulların istinaf mahkemesince ortaya koyulması gerektiğini ifade etmiştik.
Yine aynı yazımızda; yukarıda ifade edilenlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.280/1 ile çelişmediğini, bu düzenlemenin lafzına rağmen, bölge adliye mahkemesi (BAM) ceza dairelerinin duruşma açmasının veya açmamasının gerekçelerini somutlaştırıp kararlarının giriş kısmında yazmalarının önünde bir engel bulunmadığını belirtmiştik.
Nihayet konu ile ilgili başka yazılarımızda;
BAM ceza dairelerinin, önlerine gelen istinaf başvurularını CMK m.289/1’in (g) ve (h) bentleri hariç olmak üzere diğer yedi bende aykırılık olup olmadığı yönünden incelediklerini, bu inceleme sonucunda ilk derece mahkemesinin kararını kesin olarak bozup, bozma sebebi veya sebepleri çerçevesinde ilk derece mahkemesi tarafından tekrar davanın görülmesine karar verdiklerini, CMK m.289’da gösterilen bu yedi sebep dışında, eksik inceleme ve sanık hakkında beraat yerine mahkumiyet veya mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin kararını bozamayacaklarını, kanun koyucunun BAM ceza dairelerine bu yönde bir yetki vermediğini, ancak uygulamada BAM ceza dairelerinin sözkonusu bozma sebepleriyle yetinmeyerek, eksik inceleme ve mahkumiyet yerine beraat, beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinden hareketle bozma kararı verdiklerini, bunun yasal bir dayanağının bulunmadığını,
Usule aykırı olarak verilen bu tür bozma kararlarının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini; zira duruşmalı inceleme yapmak yerine dosya üzerinden bozma kararı verilerek, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi ve ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararı vermesi halinde BAM ceza dairesi tarafından verilecek istinaf başvurusunun esastan ret kararına karşı sanığın temyiz yoluna başvurma hakkı olmayacağını,
Oysa BAM ceza dairesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen beraat kararı sonrasında dosya üzerinden veya duruşma açmak suretiyle mahkumiyet kararı vermesi durumunda hapis cezasının süresine bakılmaksızın sanığın temyiz kanun yoluna başvurmasının mümkün olacağını,
Sonuç olarak; usule aykırı istinaf incelemesi nedeniyle esasında temyiz kanun yoluna başvurma hakkına sahip olabilecek sanığın temyiz hakkını kullanmasının önüne geçildiğini ve bu şekilde Anayasa m.36’nın güvencesi altında bulunan hak arama hürriyetinin kısıtlandığını, sanığın mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini,
Dile getirmiştik.[2]
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulunun, 32924 sayılı ve 12.06.2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ömer Oral kararı, yukarıda aktarılan değerlendirmeleri doğrulayarak, istinaf incelemesinin Kanunda........
© Hukuki Haber
