Komutanın Emri Altında Bulunan Askerleri Koruma Kollama Yükümlülüğü
Bir askeri birlikte, komutanın emri altındaki erlerin çok sıcak havada ve güneşe maruz kalacak şekilde uzun süre bekletmesi sonucu aşırı sıvı kaybından dolayı birden fazla askerin şehit olması Ceza Hukuku kapsamında ele alınıp, gerçekleşen fiilin hangi suçu oluşturacağı tartışılacaktır. Tartışmanın konusu olan fiil; kasten veya olası kastla insan öldürme, taksirle veya bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları açısından değerlendirilecektir. Baştan belirtelim ki; Ceza Hukukunda iki prensip kabul edilmiştir, bunlardan birincisi “suçta ve cezada kanunilik”, diğeri de “şahsi kusur sorumluluğu” veya bu ilkeyi iki alt başlıkta ele aldığımızda “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ve “kusur” ilkeleridir. Bunlar birlikte olmazsa, failin ceza sorumluluğu doğmaz. İşin sübut, Ceza Muhakemesi Hukuku kısmı ise ayrı değerlendirilir. Ceza Muhakemesi Hukukunda, suçsuzluk/masumiyet karinesi ve adil/dürüst yargılanma hakkı öne çıkar. İtham sisteminin kabul edildiği ve şüphenin sanık lehine olduğu değerlendirildiğinde, iddia eden iddiasını somut delillerle kanıtlama yükümlülüğü altındadır.
I- Kasten ve Olası Kastla İnsan Öldürme Suçu Yönünden Değerlendirme
TCK m.81 uyarınca; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”. Kasten öldürme suçu serbest hareketli suç olup, insanın hayatının sonlandırılmasına yönelik herhangi bir hareketle bu suçun maddi unsuru oluşabilir. Bu suçun oluşabilmesi için herhangi bir araç kullanılması da zorunlu değildir. Kasten öldürme suçu, icrai hareketle işlenirse TCK m.81 gündeme gelecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; hareket, netice ve illiyet bağının varlığıdır. Suçun manevi unsurunu oluşturan kastın öldürmeye yönelik olması gerekir. Önemli olan, failin öldürme kastıdır.
TCK m.21’e göre suçun oluşması, kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Kast failin iç dünyasına dahil olduğundan kastın tespiti dış dünyaya yansıyan bulguların değerlendirilmesi suretiyle mümkün olabilecektir. Bu amaçla failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmeli, fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı, olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı, olay sonrası mağdura yönelik davranışları gibi olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınmalıdır. Tüm bunlara bakıldıktan sonra; failin öldürme kastı ile askerleri güneş altında uzun süre bekleterek aşırı sıvı kaybı meydana getirdiği ve bu nedenle ölümlerin meydana geldiği ispatlanırsa, kasten insan öldürme suçundan ceza sorumluluğu gündeme gelecektir.
Öldürme kastı bulunmamakla birlikte; sırf cezalandırmak amacıyla askerlerin sıcak havada güneş altında bekletilmesinden dolayı ölümlerin gerçekleşmesi halinde ise, neticenin öngörülebilir olup olmadığına göre hukuki durum değişecektir. TCK m.21/2’ye göre; kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Buna göre; failin kastı öldürmeye yönelikse, kasten öldürme suçunun gerçekleşeceği şüphesizdir, ancak failde öldürme kastı yoksa, fakat gerçekleştirilen fiil nedeniyle bir veya birden fazla kişinin ölebileceği neticesini öngörebildiği halde eylemini devam ettiriyorsa, TCK m.21/2 uyarınca olası kastla insan öldürme suçu gündeme gelebilecektir. Burada aranacak temel unsur; failin kasten gerçekleştirdiği güneş altında uzun süre bekletme eylemi nedeniyle ölüm sonucunun meydana gelebileceğini öngörmesi ve yine de bu sonucu göze alarak, yani olursa olsun diyerek eylemini devam ettirmesidir. Ceza Hukukunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile giren olası kast ve bilinçli taksir; halen uygulamada tam karşılığını bulamamış, pek çok somut olayda tartışmalara ve çok benzer eylemlerde çelişkili kararlar verilmesine sebebiyet vermiştir.
Failin, maktulün hayatını kaybetmesini istemedikçe doğrudan kasttan bahsedilemez, olası/muhtemel kastın varlığı ise, örneğin failin, askerlerin aşırı sıcakta bekletilmesi halinde ölebileceklerini öngördüğü ve bu sonuca kayıtsız kaldığının, olursa olsun dediğinin, umursamadığının ve sonucu göze aldığının ortaya koyulmasına bağlıdır. Herkes iddiasını ispatla yükümlüdür. Fiile konu suçun unsurları, yani hukuki nitelendirmesi ile iddianın sübutu ayrı başlıklarda değerlendirilmelidir. Bir taraftan iddiaya konu fiilin suça konu olup olmadığı ve hangi suçu teşkil edeceği tartışılırken, diğer taraftan da suça konu fiil ile fail, yani Ceza Muhakemesinde sanık arasında illiyet bağının kurulması, şüphenin sanık aleyhine somut delillerle giderilmesi gerekir, aksi halde ceza sorumluluğu doğmaz.
II- Taksir ve Bilinçli Taksir Yönünden Değerlendirme
Olası kastın tartışıldığı yerde bilinçli taksirin de gündeme geleceği muhakkaktır. TCK m.22/3’e göre kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır. Failin; eylemi sonucunda ölüm neticesinin meydana geleceğini öngörebileceği, fakat bu neticeyi istemeyeceği, buna rağmen neticenin gerçekleştiği, bu nedenle olayda bilinçli taksirin varlığı da ileri sürülebilir. Ancak kanaatimize göre; olası kast ile bilinçli taksir ayırımındaki temel kıstas fiil olmalıdır, yani failin, fiilin manevi unsuru bakımından kasıtlı veya taksirli olmasına göre........
© Hukuki Haber
