menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstinabe Yoluyla Dinlenen Tanığın Beyanının Yegane veya Belirleyici Delil Olarak Hükme Esas Alınması

18 1
05.07.2025

I. Giriş

Adil/dürüst yargılanma hakkının sağladığı temel güvencelerden birisi olan tanık sorgulama hakkına ilişkin şikayetler sıklıkla bireysel başvurulara konu olmaktadır. Halihazırda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ile Anayasa Mahkemesinin (AYM) tanık sorgulama hakkına ilişkin onlarca kararı bulunmaktadır. Bu kararlarda, mahkemelerin ulaştıkları sonuçlar kimi zaman tartışmaya açık olsa da, ortaya koyulan genel ilkeler bakımından içtihadın açık ve tutarlı olduğunu söylemek mümkündür. Konuyla ilgili daha önce yayımlananAdil/Dürüst Yargılanma İlkesi Işığında Tanık Sorgulama Hakkı”,[1] Belirleyici Delilin Tanık Beyanı Olması ve Tanığı Sorgulama Hakkı”[2] ve “Yargılama Dışı Dinlenen Tanık Beyanının Hükme Esas Alınması[3] başlıklı yazılarımızda, tanık sorgulama hakkını Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) ilgili maddeleri ile İHAM ve AYM kararları ışığında ele almış, ceza yargılamalarının adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerine uygun bir şekilde yürütülmesi için yapılması gerekenler hakkında görüşlerimizi dile getirmiştik.

AYM Genel Kurulu; 05.06.2025 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Selçuk Arslan kararı (Selçuk Arslan [GK], B. No: 2020/19752, 6/2/2025) ile bu alandaki içtihadını sürdürmüş ve terör örgütü üyeliği suçundan mahkum olmuş bir kişinin, istinabe yoluyla alınan beyanları mahkumiyet hükmüne esas alınan tanıkları duruşmada sorgulamasına veya sorgulatmasına imkan tanınmadığı gerekçesiyle adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

II. AYM’nin Selçuk Arslan Kararı

Karara konu olayda, başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmış ve tanık beyanlarına dayanılarak başvurucunun sözkonusu suçtan cezalandırılması istenmiştir. İlk Derece Mahkemesi, iddianamede adı geçen altı tanığın istinabe yoluyla dinlenmesine karar vermiş ve tanık beyanlarını farklı tarihlerde bu usule uygun şekilde almıştır. Başvurucunun terör örgütü içinde yürüttüğü faaliyetlere ilişkin tanık beyanları duruşmada okunmuştur. Başvurucu; savunmasında, tanık beyanlarında belirtilen olay ve olguları kabul etmediğini, iddiaların tamamen soyut nitelikte olduğunu ifade etmiş ve tanıkların mahkeme huzuruna getirilerek dinlenmesini talep etmiştir. Başvurucu müdafii, esas hakkındaki yazılı savunmasında bu talebi yineleyerek başvurucunun tanıklarla yüzleştirilmediğini, canlı teşhis işleminin yaptırılmadığını ifade etmiştir. Yargılama sonunda ağır ceza mahkemesi, tanık beyanlarına dayanarak başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkumiyet hükmü istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir.

AYM, tanık sorgulama hakkı kapsamında yaptığı incelemede öncelikle başvurucunun bu hakkından feragat edip etmediği konusunda değerlendirmede bulunmuştur. Başvurucunun istinabe yoluyla dinlenen tanıkların beyanlarının duruşmada okunmasına karşı çıkmadığını kaydeden Yüksek Mahkeme, başvurucunun buna karşın celse arasında mahkemeye sunduğu dilekçesinde tanıkların mahkeme huzuruna getirilerek dinlenmesini açık bir şekilde talep ettiğini, ayrıca başvurucu müdafinin esas hakkındaki mütalaaya karşı sunduğu savunma dilekçesinde başvurucunun tanıklarla yüzleştirilmediğini ifade ettiğini hatırlatarak somut olayda tanık sorgulama hakkından feragat edildiğinin söylenemeyeceğini belirtmiştir.

AYYM esasa ilişkin incelemesinde; tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği yönündeki şikayetlerin değerlendirilmesinde uygulanan üç aşamalı testi hatırlatmış, buna göre ilk önce tanığın duruşmada dinlenmemesini haklı kılacak geçerli bir nedenin bulunup bulunmadığını, ikinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkanı bulamadığı tanıklar tarafından verilen beyanların mahkumiyetin dayandığı tek/yegane veya belirleyici delil olup olmadığını, tanık beyanlarının tek/yegane veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise son olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün izlenip izlenmediğini değerlendireceğini belirtmiştir.

Bu doğrultuda AYM; ilk olarak, ağır ceza mahkemesinin, ifadesine başvurulan tanıkların “duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla” ilgili olarak bir değerlendirme yapmadığını, “tanıkların bulunduğu yerin mahkemenin yargı çevresi dışında olmasını istinabe yoluyla dinlenmeleri için yeterli sebep olarak” gördüğünü tespit etmiştir. Buna dayanarak AYM, başvurucunun tanık sorgulama imkanından yoksun bırakılmasının gerekçelendirilmediği, yani geçerli bir nedene dayandırılmadığı sonucuna ulaşmıştır. (§ 92)

Geçerli bir neden gösterilmeksizin tanıkların duruşmada dinlenilmemesi tek başına adil/dürüst yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmediğinden, AYM ikinci aşamada somut olaydaki tanık beyanlarının tek/yegane veya belirleyici delil niteliğinde olup olmadığını sorgulamış, gerekçeli kararda tank beyanları dışında bir delilin gösterilmediğini tespit ederek dinlenmeyen tanıkların beyanlarının tek delil olduğuna kanaat getirmiştir. (§ 93)

AYM son aşamada; somut olayda savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı........

© Hukuki Haber