Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme Suçu Nasıl Oluşur?
1. TCK m.216/1’de Tanımlanan Suç
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir.
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” başlıklı 216. maddenin 1. fıkrasına göre; “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
İlk fıkrada tanımlanan suç; halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme olarak düzenlenmiş, ancak sırf bu fiilin varlığı failin cezalandırılması için yeterli görülmemiş, icra edilen fiil nedeniyle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması, hareket ile sonuç arasında illiyet bağının kurulması aranmıştır. Birinci fıkrada suç; “somut tehlike” suçu olarak tanımlanmış ve somut tehlike, “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması” olarak gösterilmiştir, yani somut olayda bu tehlike tespit edilmedikçe esasen suçun maddi unsurunun varlığından bahsedilemez. Bununla birlikte, somut tehlike için aranan şartın bir objektif cezalandırılabilme şartı olduğu kabul edilmektedir.
Fail; halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini (bir bölümü, bir bölgeyi veya ortak özellikleri taşıyan Türk Toplumunu oluşturan bir topluluğu), diğer bir kesimi (bir bölümü, bir bölgeyi veya ortak özellikleri taşıyan Türk Toplumunu oluşturan bir topluluğu) aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik ederken, bu farklı özellikleri bilmeli ve isteyerek tahrik etmelidir[1].
Düzenlendiği bölüm itibariyle kamu barışını korumayı hedefleyen bu ceza normu, açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halini aradığı için bir somut tehlike suçu olarak kabul edilir. Soyut tehlikede olan belirsizlik, somut tehlikede henüz zarara dönüşmemiş, ancak belirginleşmiş ve fark edilebilir tehlikenin varlığına işaret eder. Dolayısıyla, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgularla tespit edilmesi gerekir. Kamu güvenliği; toplumun ve toplumu oluşturan bireylerin can ve mal güvenliğinin korunması, en önemlisi de bu güvenliğin kamu hizmeti olarak Devlet tarafından sağlanmasını ifade eder[2].
Burada tahrikin, kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike ortaya çıkarması arandığından, tahrik ile kamu güvenliğinin gerçekten bozulması şart değildir, kamu güvenliğinin bozulması konusunda açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması yeterlidir[3]. 216. madde, bir zarar suçu olarak düzenlenmemiştir. Hükümde geçen “açıklık” kavramından, tehlikenin şüpheye yer bırakmayacak ölçüde ortaya çıkması, “yakınlık” kavramından ise, düşünce açıklamasında kullanılan kelimelerin, bir zarara sebebiyet verme olasılığına yakın olma anlaşılmalıdır[4].
Her ne kadar 216. maddede yer alan suç bir zarar suçu olarak düzenlenmemiş olsa da, somut tehlike suçudur ve somut tehlikenin her somut olayda mutlaka ortaya koyulması gerekir. Bu açıdan, tahrik amacıyla söylenen sözler ile ortaya çıkan tehlikelilik hali arasında illiyet bağının kurulması, bu sözlerin tahrik amaçlı olduğunun tespit edilmesi ve objektif olarak tehlikelilik halinin oluşmasına elverişli olması gerekmektedir. Yine maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; “Suçu oluşturan ‘tahrik’, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir red veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarf etme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir”.
“Kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması” hali, TCK m.216’nın uygulanması bakımından objektif cezalandırılma şartı teşkil etmektedir. Dolayısıyla failin; halkın bir kesimini diğer kesimine karşı TCK m.216/1’de belirtilen konulardan en az birisinden hareketle alenen tahrik ettiği, fakat kamu güvenliği açısından bu tahrikin açık ve yakın bir tehlikeye yol açmadığı olmadığı durumda suç oluşmayacaktır. Halk kin ve düşmanlığa tahrik suçunun yalnızca tahrik fiili ile gerçekleşeceği kabul edilse idi, yapılan tahrikle bir tehlikenin ortaya çıkmaması halinde fiilin teşebbüs aşamasında kalacağı söylenebilirdi, ancak tehlikelilik hali ortaya çıkmadığı sürece ceza sorumluluğuna gidilemediğinden, TCK m.216/1’de düzenlenen suç teşebbüse elverişli değildir.
Netice olarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunda üç husus önemlidir; ilki, halkın bir kesimini diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek gerekir ki, burada hangi kesimin hangi kesim aleyhine tahrik edildiğini tespit etmek lüzumu vardır. İkincisi, failde kin ve düşmanlığa alenen tahrik şeklinde tezahür eden bir genel suç işleme kastının olması ve üçüncü olarak da objektif cezalandırılabilme şartının olması, yani kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekir. Bu unsurlar birlikte gerçekleşmedikçe, Türk Ceza Kanunu m.216/1’de tanımlanan halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu oluşmayacaktır[5].
2. TCK m.216/1’de Geçen “Halkın Bir Kesimi” Ne Demektir?
TCK m.216/1’de halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine ibaresine yer verildiği, bu nedenle suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmasında öncelikle ortada “kanunilik” ilkesine uygun düşecek halkın hükümde belirtilen niteliklerinden en az birisine sahip bir kesimi ile diğer bir kesiminin karşı karşıya getirilmesinin gerektiği, bu nedenle ortada yasal tanıma uygun en az iki kesimin bulunmasının gerektiği, failde de icra ettiği fiili ve kastı itibariyle kanuni tanıma uygun iki farklı kesimi kin ve düşmanlığa tahrik etme kastının bulunması gerektiği, hükümde geçen aleniyetin maddi unsur içinde değerlendirilip, fıkranın sonunda gösterilen sebebin de bir objektif cezalandırılabilme şartı olarak kabulünün uygun olacağı ifade edilmelidir.
Buna göre; halkın hükümde belirtilen bir kesiminin ne olduğunun belirlenmesi gerektiği, bunun emeklilerden veya işçilerden oluşan sosyal bir sınıf olabileceği gibi, ırk, buna bağlı olarak etnik köken, din, mezhep veya bölgesel özelliklerin öne çıkarıldığı coğrafi bölgeler veya bir coğrafi bölgeden gelenlerin halkın bir kesimini oluşturacağı, bir siyasi partiye veya sivil toplum örgütüne mensubiyetin doğrudan halkın bir kesimi olarak adlandırılamayacağı, fakat kişilerin üye olarak bulundukları siyasi parti veya sivil toplum örgütünde yer almanın sosyal sınıf veya hükümde belirtilen diğer özelliklerden birisine ilişkin olduğu durumda yine halkın bir kesiminden bahsedileceği, bu kapsamda ülkede bulunan yabancı kökenlilerin veya yabancıların veya göçmenlerin, bu kapsamda geçici koruma statüsünde bulunanların, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi çerçevesinde TCK m.216/1’de yer alan tanıma uygun halkın bir kesimini oluşturup oluşturmayacağının da, bu şahısların sosyal sınıf, ırk ve buna bağlı etnik köken, din, mezhep veya bölgesel ortak özelliklere sahip kişilerden olup olmamasıyla netleştirilmesinin gerektiği, bu kapsamda ülkede yasal izinle veya izinsiz bulunan, ancak bulunma şartları ve sebepleri toplumda tartışılan yabancılar üzerinden yapılan eleştirilerin, bu insanlarla ilgili olumsuz değerlendirmelerin, konu bu şahıslara karşı suç oluşturabilecek fiillere, bu fiillere azmettirmeye veya yardıma dönüşmedikçe, TCK m216/1’de tanımlanan halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu oluşmayacaktır.
Örneğin; ülkede bulunan kaçak yabancıların, geçici koruma altında olanların veya ikamet etmek veya çalışmak için gelenlerin, ülke ve........
© Hukuki Haber
