menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇLARINDA MAHKEMENİN YOL HARİTASI (II. BÖLÜM)

10 3
18.06.2025

21. İlliyet bağının kesilip kesilmediğinin mahkemece araştırılması gerekir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Sanığın elinde bulunan bıçağı çıkararak maktule salladığı ve maktulü göğüs ve sırt bölgesinden olmak üzere hayati tehlike yaratacak bölgelerden bıçakladığı, kavgayı aralamaya çalışan katılan da sol bilek ve sağ göğsünün üst kısmın kasten bıçak ile yaraladığı, maktul hakkında tanzim olunan otopsi raporunda kesici delici alet yaralanmasına bağlı iç organ ve damar yaralanması nedeniyle meydana gelen iç kanama ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu ölümün gerçekleştiği, İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda Dr…'in kusurlu eylemi olmaması, kişiye zamanında tanı konularak tedavisinin yapılması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığı, Dr. Serhat… kusurlu eyleminin kesici delici alet yaralanması ile kişinin ölümü arasındaki illiyet bağını kesmeyeceğinin bildirildiği anlaşılmıştır”[1].

22. Sanığın işlediği iddia edilen suça karşı cezai ehliyetinin tam olup olmadığı incelenmelidir.

23. Maktulden kaynaklanan haksız davranışların yoğunluk ve boyutuna göre, haksız tahrik sebebiyle cezada makul düzeyde indirim yapılması gerekir.

24. Sanığın, somut olayın özelliklerine göre tasarlayarak ve canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin kanıt bulunup bulunmadığı araştırılacaktır.

25. Bağlantılı suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları temyiz incelemesine tabi olmayıp bu durumun ivedilikle incelenmesi gerekir.

26. Sanığın eyleminin nitelikli kasten yaralama mı yoksa kasten öldürmeye teşebbüs mü olduğunun tespiti çok önemlidir. Dosya kapsamındaki delillerin titizlikle araştırılarak somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Dosya kapsamındaki ifadeler ve deliller birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasında önceye dayalı öldürmeyi gerektirecek derecede husumet bulunduğu, nitekim katılanın sanıklar tarafından olay öncesinde tehdit edildiği, söz konusu tehditte ilişkin dosyaya sunulan mesajlardan ve tanık A.U.'nun talimatla alınan yeminli beyanlarıyla katılanın iddiasının doğrulandığı ayrıca görevsiz mahkemenin 18.02.2016 tarihli 1. celsesinde sanık Halit ..'in alınan beyanında katılan ile karşılıklı birbirlerini tehdit ettiklerini açıkça kabul ettiği, tam bu noktada sanıklar ihtiyari müdafinin duruşmadaki savunmasında dile getirdiği söz konusu mesajların gönderildiği telefon numarasının sanıkların adına kayıtlı olmamasının esasa müessir olamayacağı, diğer taraftan kaza tespit tutanağına göre sanık Mehmet'in katılanın şeridine girmek suretiyle yaralanmasına sebebiyet verdiğinin tespit edilmiş olması ve nihayet tanık İ.T.'nin görgüye dayalı "... Karşı şeritten gelen bir motosiklete çarptı, motosiklet devrilerek yola düştü, Mehmet …. ileride el freni ile sert bir dönüş yaptı, tekrar motosikletli şahsın yanına geldi. Elinde bir tüfekle aşağıya indi, yerdeki şahsı tekmeledi ve seni öldürürüm diyerek elindeki tüfeği doğrulttu. Eğer bu şahıs kaza sırasında yolun kenarına gitmeseydi Mehmet … tekrar dönüşte bu şahsı araba ile ezerdi..." şeklindeki yeminli beyanları karşısında sanığın aracını öldürmek saikiyle kasten katılanın üzerine sürdüğü ve katılanın havaya savrulduğu, katılanın yolun sonundan U dönüşü yapıp geri dönmesi üzerine tekrar katılanın üzerine doğru geldiği ancak katılanın kendini direğin arkasına atmasıyla ezilmekten kurtulduğu ve sanığın eylemini elinde olmayan sebeplerle tamamlayamadığı, hemen bunun akabinde "Seni öldürürüm!" diyerek elindeki tüfeği katılanın üzerine doğrultması birlikte nazara alındığında sanık Mehmet'in eyleme bağlı ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğuna ilişkin tam bir vicdanî kanaat oluştuğu belirtilmiştir. Sanık ile katılan arasında, katılanla sanığın kız kardeşi arasındaki nişanın bozulması ve alacak borç ilişkisi nedenleriyle husumet bulunduğunun, tanık A.U.'nun beyanına göre olay öncesindeki bir zamanda sanık ile katılanın tartışıp kavga ettikleri, birbirlerine vurdukları, sanığın katılanı "Seni öldüreceğim, keseceğim!" şeklinde sözler söyleyerek tehdit ettiği, tanık İ.T.'nin Pozantı Asliye Ceza Mahkemesince 02.06.2016 tarihinde alınan beyanıyla da doğrulandığı üzere; olay günü, yolun kenarında bekleyen ticari taksinin katılanın motosikletle geldiği zamanda sanığın kullanımında iken hareketlenip şerit değiştirerek doğrudan katılanın kullanımında olan motosiklete çarptığı, motosiklet kullanan katılanın çarpmanın etkisi ile havaya uçup yere düştüğü, akabinde sanığın ileriden U dönüşü yaparak yeniden katılanın üzerine doğru geldiği, katılanın sürünerek direk dibine gitmesi nedeni ile aracın hedefinden uzaklaştığı, sanığın elinde tüfekle katılanın üzerine geldiği sırada sanığın yakınlarının sanığa engel olup araca bindirerek olay yerinden uzaklaştırdıkları olayda, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu halde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde nitelikli kasten suçundan cezalandırılması, hukuka aykırılık oluşturmaktadır”[2].

27. Tekerrür hükümleri uygulanırken tekerrüre esas suç eğer yasal değişiklikler nedeniyle uyarma kapsamına alınmış ise öncelikle uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Sanığın adlî sicil kaydında bulunan Adana (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin, 30.05.2014 tarihli ve 2014/…Esas, 2014.. Karar sayılı ilâmında mahkûmiyete konu suçun 5237 sayılı Kanun'un 191’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçu olduğu, hükümden sonra 6217 sayılı Kanun'un 20’nci maddesi ve 6545 sayılı Kanun'un 68’inci maddesi ile yapılan değişiklikler üzerine 5237 sayılı Kanun'un 7’nci maddesi uyarınca uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığının mahkemesinden sorulması, yapılmamışsa uyarlama yargılaması yapıldıktan sonra sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 58’inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, hukuka aykırı bulunmuştur”

© Hukuki Haber