SATRANÇ
‘Piyonlar satrancın ruhudur’ PHILIDOR
Eşit büyüklükte, bir beyaz, bir siyah olarak sıralanmış 64 kareden oluşan bir oyun tahtası. Tahtanın başında oyunu oynayacak iki kişi. Her bir oyuncuya ait 16 taş. Taşlardan birisi şah, birisi vezir, ikisi kale, ikisi fil, ikisi at, sekizi piyon. Taşların her birinin hareketi ayrı. Taşların hareketine hamle deniyor. Oyunun en önemli kurallarından birisi yapılan hamlenin geri alınamaması. En değerli taş şah. Oyunun amacı şahı yedirmemek. Yani şahı rakibe aldırmamak. Rakip oyuncu şahı aldığında diğer taraf mat oluyor ve oyun bitiyor. Oyun bitince bütün taşlar aynı kutuya konuyor ve bu oyuna satranç deniyor.
Yani satranç, hayata, hayatımıza çok, ama çok benziyor. Tıpkı hayat gibi yapılan hatayı affetmiyor, her ne kadar şair ‘dal rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere’ dese de hayatta olduğu gibi satrançta da kırılan kalbi, yani yenilen taşı onarmak mümkün olmuyor.
Hayatta, hayatımızda da satrançta olduğu gibi şahlar, vezirler, kaleler, filler, atlar, piyonlar var. Satranç oyunu bittiğinde, şahlar, vezirler, kaleler, filler, atlar, piyonlar nasıl bir kutunun içine konuyorsa, hayatın, hayatlarının sonunda da, hayatın şahları, vezirleri, kaleleri, filleri, atları, piyonları da üç metre karelik bir mezarın içine konuyor.
Hani Can Yücel o güzel şiirin de: ‘Farkında Olmalı İnsan…/Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı/Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…’ diyor ya, satrançta da oyuncular, mat olmamak için rakibin hamlelerinin, taşların gidişatının farkında olmalı, fark ettiğini de fark ettirmemeli.
Hayatta, senin, benim, onun hayatı da böyle değil mi? Ne yazık ki böyle. O halde, mat olmamak için, zarar görmemek için, hayal kırıklığına uğramamak için dostun, düşmanın hamlelerini fark etmeli insan. Olayların, gidişatın farkında olmalı. İnsan kalitesindeki farkı fark etmeli. Bazen aptal yerine konulmamak ya da karşısındakine haddini bildirmek için fark ettiğini fark ettirmeli. Bazen nezaket gösterip fark ettiğini fark ettirmemeli. Bazen ve bazılarına karşı, susmak çok şey söylemektir diyerek sessiz kalmalı, böyle yaparak başkalarından farklı olduğunu bazılarına fark ettirmeli.
Neden mi yazdım bunları? Bir süre önce başladığım daha önce okuduğum kitapları okuma alışkanlığımı Stefan Zweig’in ‘Satranç’ isimli kitabını okuyarak sürdürdüğüm için yazdım bütün bunları.
Okuyanların anımsayacakları üzere, New York’tan Buenos Aries’e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan kitabın başkahramanı Avusturyalı Dr.B, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’in........
© Hukuki Haber
