menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

FAZİLET MÜCADELESİ

11 1
12.07.2025

Erdemli insanın üzerine titrediği şey karakterdir, bayağı insanın üzerine titrediği şey ise makam ve mevkidir.’ KONFÜÇYÜS

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanlarından John Fitzgerald Kennedy, 1956 yılında ve daha henüz genç bir senatör iken yazdığı Türkçeye ‘Cesaret ve Fazilet Mücadelesi’ olarak çevrilen ve bu isimle yayınlanan ‘Profiles In Courage/Cesaret Profilleri’ isimli kitabında siyaseti cesaret ve erdem boyutuyla inceler.

Kitabını takdim ederken, ‘Bu eserin konusu medeni cesarettir’ diyen Kennedy, Amerikan siyasi tarihinden cesaret ve erdemle ilgili somut örnekler verir ve aslında insani bir meziyet olmayan, her insanda bulunması gereken asgari bir özellik olan erdeme Ernest Hemingway’den yaptığı şu alıntıyla yollamada bulunur: ‘Her türlü baskıya rağmen erdem.’

Kennedy’nin kitabında incelediği sekiz cesur siyasi figürden birisi olan Cumhuriyetçi Parti Nebraska Senatörü George W.Norris yapılacak bir oylamada, kullanacağı oy üzerinde partisinin baskı kurması üzerine senatoda yaptığı konuşmada şunları söyler: ‘Herhangi bir partinin veya şahsın aleti, kölesi, uşağı olarak zafer arabalarında gezmektense, temiz bir vicdanla siyaset hayatından çekilir giderim daha iyi! Ne dostlarının ne de düşmanlarının güvenip saymadığı ihtiyar bir politika kurdu olarak bu hayata devam etmektense bir kenara çekilmeyi ve hem dostlarım hem de düşmanlarım tarafından daima düşüncelerine bağlı kalan ve doğru bildiği yoldan şaşmayan bir insan olarak hatırlanmayı tercih ederim!

Amerikan siyasetinin dürüst, temiz, onurlu, cesur kişilerinden başkaca örnekler de veren Kennedy daha sonra şunları yazar: ‘Geçmişteki cesaret ve fazilet örneklerini unutan bir millet, mevcut liderlerinden cesaretli ve erdemli davranışlar beklemesini bilmediği gibi, bu özellikleri mükâfatlandırmaktan da aciz kalacaktır… Siyaset adamının milli menfaat uğruna kendi çıkarlarından fedakârlık etmesi beklenir. Bir tek ilke için her rütbeyi, itibar ve güvenliği tepmesi istenir.

Siyaset, en geniş anlamda, insanların bugünlerini, yarınlarını, yani hayatlarını düzenleyen genel kuralları koymak, korumak, toplumun gereksinimlerine bağlı olarak gerektiğinde bunları değiştirmek için yapılan bir insani faaliyettir. Bu bağlamda siyaset, bir şey olmak adına değil, bir şeyler yapmak adına ve yine bir düşünce, bir inanç uğruna, bir düşünceye karşı ve bir düşünce temelinde yapılan bir iktidar mücadelesidir.

Bu tanım çerçevesinde siyaset, gazeteci Ertuğrul Özkök’ün yazdığı gibi ‘…bir şövalyeler mücadelesidir. Çalılıklar arasında saklanıp oraya buraya uzaktan kumandalı mayınlar koyan, göğüs göğse mücadeleyi göze alamayan, hayatı kalleş pusuların kuytularında geçmiş cücelerin savaşı değildir. Bana göre siyaset, belden yukarı yapılan bir grekoromen zarafetidir. Bana göre siyasetin; yani mertçe siyasetin tabiatında belden aşağı vurma pespayeliği yoktur.

O halde siyasetin, dürüstlükle, ilkeli, onurlu ve erdemli bir şekilde yapılması gerekir. Zira Platon’un da söylediği gibi ‘Yapılan iş her ne olursa olsun, erdem olmayınca elde edilecek her şeyin ve yapılacak her işin sonunda utanç ve kötülük vardır.’ Esasen yapılan iş, ister siyaset, isterse ticaret olsun veya arkadaşlık, dostluk gibi gündelik hayatın diğer insani ilişkileri olsun, erdem içinde yapılmıyor ve kişisel çıkarlar için yapılıyor ise eğer, La Rochefoucauld’un işaret ettiği üzere ‘Irmakların denizde kaybolup gitmesi gibi, erdemler de çıkarların içinde öylece yok olup giderler.

Pek çok insan gibi kişisel olarak ben de aynı inançta veya düşüncede olmasam dahi, bir düşüncenin kavgasını inanarak ve dürüstlükle veren, o yolda kararlı bir şekilde yürüyen ve onuruyla mücadele eden insanlara hem değer verir, hem de saygı duyarım. Ama makam, mevki gibi bir şey olmak dışında hiçbir düşüncesi, hiçbir pozitif hedefi, planı, programı, projesi olmayan, yürüttüğü görevde herhangi bir başarısı bulunmayan kişilerin, oturdukları koltukları muhafaza etmek için daha düne kadar küfrettikleri birileriyle ittifaklar kurmalarını, kurdukları bu ittifaklarla kendilerine yeni pozisyonlar sağlamaya çalışmalarını asla erdemli bir davranış olarak görmem. Her kim olursa olsun, bunu yapanlara şahsen değer vermediğim gibi saygı da duymam.

Peki, insan hayatının hemen her alanında varlığını aradığımız, yokluğunda kirlendiğimizi hissettiğimiz beş harften oluşan şu erdem kavramı nedir ve neye hizmet eder? Kennedy’nin üzerine kitap yazdığı cesaret nedir? Hiçbir şeyden korkmamak mıdır, yoksa neden korkacağını ya da korkmayacağını bilmek midir? Cesaretle erdem arasındaki bağlantı ya da ilişki nedir?

Homeros’un şiirlerinde ‘her türlü üstünlük veya erdem için kullanılan’ cesaret kavramının kökünü ilk önce Antik Yunan’da buluruz. Aslında hem ahlaki hem de felsefi bir kavram olan cesaret, en saf haliyle insani bir erdemdir ve daha henüz ahlaki anlamda kullanılmadan önce Antik Yunan’da ‘bir varlığın yerine getirmesi gereken işlevi en iyi biçimde yerine getirmesi’ olarak tanımlanmıştır.

Başta Sokrates olmak üzere diğer bütün filozofların üzerinde düşündükleri, söz söyledikleri felsefenin başat kavramlarından birisi ve hatta birincisi olan erdem kavramının kökü de yine Antik Yunan’a, Kıbrıslı Zenon’un kurduğu Stoacı felsefeye dayanır.

Onun için erdem ve cesaretle ilgili yukarıdaki soruların yanıtını vermezden önce, felsefe nedir, ne işe yarar sorularının yanıtını vermek gerekir.

Rus asıllı Amerikalı düşünür ve yazar Ayn Rand’ın özlü ifadesi ile felsefe; ‘kokteyl partilerindeki veya kiliselerdeki törenlerin içini doldurmak için yaratılmış anlamsız soyutluklar gösterisi olmadığı gibi, oryantal abartmalarla çınlayan gereksiz bir Avrupa uğultusu da değildir. Felsefe, İngiliz profesörler tarafından başka türlü bir işe girmesi mümkün olmayan çalışma arkadaşları için geliştirilmiş olan ve gerçek ile yollarını ayırmış bir satranç oyunu da değildir. Felsefe, insan yaşamındaki en temel unsurdur. Felsefe, insan aklını ve karakterini, ulusların kaderini biçimlendiren asıl güçtür. İnsanın tercihi bir felsefe sahibi olmak veya olmamak konusunda değil, fakat sadece hangi felsefeye sahip olma konusundadır. İnsanın tercihi, tercihinin bilinçli, açık, mantıklı ve bu nedenle pratik mi olacağı, yoksa rastgele, belirsiz, çelişkili ve bu nedenle zararlı mı olacağı konusundadır…Neden onursuz yaşadığınızı, ateşsiz sevdiğinizi, direnmeden öldüğünüzü merak mı ediyorsunuz? Neden her baktığınız yerde cevapsız kalmaya mahkum sorularla karşılaştığınızı, yaşamınızın neden imkansız çelişkilerle dolduğunu, neden – ya beden, ya ruh –........

© Hukuki Haber