menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'YARGILAMANIN ALENİLİĞİ' İLKESİ KAPSAMINDA DURUŞMALARIN NAKLEN YAYINLANMASI MESELESİ

10 7
12.07.2025

Kişilerin özgürlük alanına doğrudan müdahaleyi içeren ceza hukukunda, soruşturmanın gizliliği, kovuşturmanın ise aleniliği esastır. M.Ö.1850 lerde Sümerler’de Yurttaşlar Meclisinde yapılan yargılamaların yansıdığı tabletlerle başlayan, el yazısı tutanaklarla, daktilolar ile devam eden yargılamaların kayıt altına alınma süreci bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle farklı bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Ülkemizde yargılamanın pek çok aşamasında kullanılan dijital uygulamalar her geçen gün yargılamada hakim olmaya devam etmektedir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi projeler ile devam eden bu süre. e-duruşmaya kadar ulaşmıştır.

Çağın gereklerinin her alanda yakalanma çabasının, özellikle yargılamalarda çok doğru şekilde uygulanması için, her atılacak adımın, farklı görüşlerin paylaşılacağı uzun tartışmalara ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır.

Son günlerde gündemde bulunan kimi davalarla ilgili olarak yapılacak yargılamalarda, duruşmaların TV kanalından canlı yayınlanması hususu, siyasetçiler tarafından Anayasamızın “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.” hükmüne rağmen tartışmaya açılmıştır. Keza bir olaya veya kişiye özel yasal düzenleme yapılması hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.

Ceza muhakemesi, soruşturma, kovuşturma, yargılama, hüküm ve infaz evrelerinden oluşmaktadır.

Yargılama aşaması; sanığın mahkeme huzuruna çıkarıldığı, delillerin sunulduğu ve tanıkların dinlendiği, duruşma aşaması; delillerin değerlendirilmesi ve sanığın savunma hakkının kullanılmasını içerir. Bu süreç Mahkemenin kararını vermesi, karara karşı itiraz/istinaf/ temyiz yollarına başvurulması ve nihayetinde bu süreçlerin tamamlanması sonucunda kararın/cezanın infazıyla sonuçlanır. Halkın bilgilenme hakkının aracı olarak basın yayın organlarının basın özgürlüğü kapsamında bu süreci izleyip kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır.

Bir kişi hakkında suç isnat edilmesi ve hakkında yargılama yapılması o kişinin suçlu olduğu anlamına gelmez. Ancak bu yargılamaların sonucunda kesinleşmiş bir kararın ortaya çıkması ile iddialar sübut bulur ve sanık suçlu ilan edilir.

Bu kapsamda, ceza yargılamasında kişi hak ve özgürlüklerini koruyan en temel ilke Masumiyet Karinesidir. Anayasamızın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifade edilen masumiyet karinesi Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı Madde 48’de de şu ifadelerle yerini almıştır.

“1. Kendisine karşı ithamda bulunulan bir kişinin, yasaya göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum olduğu kabul edilecektir.

2. Kendisine karşı ithamda bulunulmuş olan bir kişinin savunma haklarına saygı gösterilmesi teminat altına alınmalıdır”

“Masumiyet karinesi” ile korunan şüphelinin/sanığın, yargılama aşamasında da “aleniyet ilkesi “ ile güven içinde yargılanması sağlanmaya çalışılmıştır.

Aleniyet İlkesi ise T.C. Anayasası Madde 141’de yerini almıştır.

“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.

Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.”

Yargıtay CGK, 2017/625 E. 2018/275 K., 12.06.2018. kararında; “aleniyet ilkesi, yargılama işlemleri açısından getirilmiş olup insanların gizli olarak yargılanmasının engellenmesine, işlemlerin kanuna uygun yapılmasının denetlenmesine, adil yargılama ve mahkemelere güvenin sağlanmasına katkıda bulunur” şeklinde aleniyet ilkesini açıklamıştır.

Siyasetçiler tarafından ortaya atılan ve yargılamanın yapılma şekline ilişkin görüşler esasen mahkemelerin yetkisine de müdahale niteliğindedir. T.C. Anayasası’nın 9.maddesi gereğince yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.

Esasen söz konusu tartışma Anayasanın 138. Maddesinde yer alan

“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz…”

hükmüne ve dolayısıyla mahkemelerin bağımsızlığına ve “duruşmanın düzenini mahkeme başkanı sağlar” kuralına müdahale niteliğindedir.

Faruk Erem hocamızın deyimi ile “Duruşmanın gizliliği, sanık kadar hakim için de tehlikelidir; gizlilik adaleti henüz kaynağında zehirler”.

Bu nedenle aleniyet yargılamanın tarafları açısından olduğu kadar yargılamayı yürüten yargı mensupları içinde çok önemlidir. Ancak aleniyet ilkesinin duruşma salonunun dışına çıkılarak genişletilmesi insan onuruna ve adil yargılanma hakkına zarar verecektir. Keza yargılamalarda duruşmaların sınırsız sayıda insana ulaştırılması gibi bir hedef bulunmamaktadır. Hedef, adaletin tecellisi konusunda kamu vicdanının oluşmasıdır.

Aleniyet ilkesi gereği mahkemede duruşma sırasında ses ve görüntü kaydının alınması ile ses ve görüntü kaydının canlı yayınlanması çok farklı iki durumdur. Duruşmanın aleni olması, duruşma hakkında herkesin herşeye vakıf olması ya da “canlı yayınlanması” anlamını taşımaz. Aleniyet ilkesi gereği duruşmaların sesli ve görüntülü kayda alınması sanığın yargılama sırasında kendini güvende hissedeceği, davanın taraflarının ve avukatların kısıtlama yaşamadan kendilerini rahatlıkla ifade edeceği, tekrar yapmaktan kurtulacağı, sözlerinin tutanağa doğru şekilde geçip geçmediği endişesini ya da yanlış anlaşılma endişesini yaşamadan konuşmasını yapabileceği, savunma hakkının özgürce kullanılacağı, çelişkilerin ve davayı etkileyecek ifadelerin daha net anlaşılacağı, mahkeme heyetinin de adalete ulaşma noktasında tüm verilere daha sağlıklı ulaşacağı bir ortamı sağlamaktadır. Bu durum kamu vicdanı, yargılamanın adil olup olmadığı hususunda mahkemenin denetimi açısından önem arz etse de , yargılamanın aleniyetin boyutu genişletilerek kitle iletişim araçlarıyla halka açılması, canlı olarak TV kanallarından yayınlanması durumunda; kişi hak ve özgürlüklerine , insan onuruna ve adil yargılanma hakkına zarar verme ihtimali bulunduğunu, yargılamaya katılanların toplumsal teşhirinin kimi olumsuz olaylara sebebiyet verebileceği ( gazetelerde mahkeme hakimlerinin teşhir edildikten sonra başlarına istenmeyen olaylar gelmesi gibi) , tanıkların, bilirkişilerin hedef haline gelebileceği, mahkemelerin yargılama ve adalete erişim amacından sapacağı hususlarının da göz önünde bulundurulma zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca bu durum davanın taraflarının unutulma hakkı, özel hayatın gizliliği hakkı ve kişisel verilerin korunması hakkının da ihlaline neden olacaktır.

Anayasa 12.Madde hükmünce

“Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” (Any. Madde 13)

Yargılama sırasında en büyük güvencelerden birisi de adil yargılanma hakkıdır. “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”(Any. Madde 36)

Yargılamaların TV kanalından canlı yayınlanması adil yargılanma hakkına zarar verebilecektir. Şöyleki;

“Adil yargılanma hakkı” başlıklı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. Maddesi:

1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.” hükmünü içermektedir.

“Etkili hukuki bir yola başvurma ve adil yargılanma hakkı” başlıklı Avrupa Birligi Temel Haklar Şartı 47.Maddede

“..Herkes, daha önceden yasa ile tesis edilmiş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede makul bir süre içinde yapılacak adil ve kamuya açık bir........

© Hukuki Haber