Sosyal Medya Platformlarının Dolandırıcılık İçeriklerinden Sorumluluğunda Yeni Stratejiler
Dijitalleşmenin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bu dönemde, sosyal medya platformları modern agoralar haline geldi. Ancak bu yeni kamusal alanlar, ne yazık ki organize dolandırıcılık faaliyetleri için de verimli bir zemin oluşturuyor. Ünlülerin kimliklerini taklit eden sahte yatırım reklamları, "deepfake" teknolojisiyle inandırıcılığı artırılmış aldatmacalar ve kısa yoldan zengin olma vaatleri, her gün sayısız müvekkilimizin birikimlerini ve psikolojilerini hedef alıyor. Mağdurlar kapımızı çaldığında, hukuken yapabileceklerimizin bu yeni nesil haksız fiiller karşısında ne kadar yeterli olduğu ise ciddi bir tartışma konusu.
Yaptığım kapsamlı bir araştırmada, sosyal medya platformlarının bu tür dolandırıcılık içeriklerinden doğan sorumluluğuna ilişkin küresel eğilimleri ve Türk hukukunun bu denklemdeki yerini karşılaştırmalı bir perspektifle ele aldım. Bu çalışmanın sonuçları, Türk avukatları olarak bizlere hem mevcut durumu anlama hem de müvekkillerimizin haklarını savunurken yeni stratejiler geliştirme konusunda önemli ipuçları sunuyor.
Küresel Eğilim: Sorumsuzluktan Sorumlu Yönetime Geçiş
Dünya genelinde platform sorumluluğuna ilişkin yaklaşımlar, statik bir yapıdan dinamik bir dönüşüme sahne oluyor. İnternetin ilk yıllarında ifade özgürlüğü ve inovasyonu koruma amacıyla platformlara tanınan geniş dokunulmazlık kalkanları, artık yerini daha sorumlu ve proaktif modellere bırakıyor. Bu küresel değişimin üç ana modeli bulunuyor:
1. ABD Modeli (Geniş Dokunulmazlık ve Yargısal Aşındırma): Communications Decency Act'in meşhur 230. maddesi, platformları üçüncü taraf içeriklerinden doğan sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Ancak son yıllarda ABD mahkemeleri, "platform tasarım ihmali" veya "algoritmik güçlendirme" gibi yeni hukuki teorilerle bu dokunulmazlık kalkanında gedikler açmaya çalışıyor. Davaların odağı, "Bu içerikten sorumlu musun?" sorusundan, "Bu zararın oluşmasında platform olarak ne yaptın?" sorusuna kayıyor.
2. Birleşik Krallık Modeli (Proaktif Özen Yükümlülüğü): 2023 tarihli Çevrimiçi Güvenlik Yasası (OSA) ile Birleşik Krallık, radikal bir adım atarak platformlara proaktif bir "özen yükümlülüğü" getirdi. Bu model, platformları yalnızca bildirim alınca harekete geçen reaktif aktörler olmaktan çıkarıp, dolandırıcılık gibi öngörülebilir zararları önlemek için "orantılı sistemler ve süreçler" kurmakla yükümlü "sorumlu yöneticiler" olarak konumlandırıyor. Yükümlülüğünü yerine getirmeyen platformlar, küresel cirolarının 'una varan devasa cezalarla karşı karşıya kalabiliyor.
3. Avrupa Birliği........© Hukuki Haber





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d