menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ELEKTRONİK ORTAMDA BEYANNAME VERİLMEMESİ NEDENİYLE GAYRİFAAL MÜKELLEFLERE KESİLEN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARININ HUKUKİ DURUMU

3 29
latest

ÖZET: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesinde elektronik ortamda bildirim veya form verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen mükelleflere özel usulsüzlük cezası kesileceği düzenlenmiştir. Ne var ki vergi idaresi tarafından, işi terk bildiriminde bulunmamış olmasına karşın gayri faal durumda olan mükelleflere de ilgili maddeye istinaden özel usulsüzlük cezaları kesilmeye devam edilmektedir. Ancak kesilen bu cezalarda yasal isabet bulunup bulunmadığı makalemizin konusunu oluşturmaktadır.

I. GENEL ESASLAR

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257. maddesinin 1. fıkrasının 4 numaralı bendi uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi beyannamelerinin elektronik ortamda verilmesi hususunda düzenleme yapmaya ve bu konuda mükelleflere zorunluluk getirmeye yetkili kılınmıştır.

Bakanlık, Kanunun kendisine tanıdığı bu yetkiye istinaden ilk defa 340 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bazı mükellef grupları için beyannamelerin elektronik ortamda verilmesini düzenlemiş, zamanla çıkan diğer Tebliğler marifetiyle kapsamı genişletmiş, 552 Seri No’lu Tebliğ ile de beyannamelerin elektronik ortamda verilmesine ilişkin birtakım düzenlemeler daha yapılarak seçil ve format ile usulde değişikliğe gidilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda bazı fiillerin kabahat ve bazı fiillerin ise suç olarak düzenlendiği de malumdur. Hukuken kabahat olarak adlandırdığımız ve hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmeyen, idari para cezası şeklinde yaptırıma tabi tutulan fiiller Vergi Usul Kanunu’nda “vergi ziyaı”, “usulsüzlük” ve “özel usulsüzlük” şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Özel usulsüzlük cezası kesilmesine sebebiyet veren fiiller Vergi Usul Kanunu’nun 353 ve mükerrer 355. maddelerinde tahdidi olarak sayılmıştır. Suç ve cezada kanunilik olarak adlandırılan ve ceza hukukunun evrensel prensiplerinden olan ilkeye göre, ancak kanunda sayılan fiillerin, kanunda öngörüldüğü şekli ile işlenmesi hâlinde cezalandırma yoluna gidilebilir. Bundan başka hiçbir fiil, niteliği gereği mükellefiyete ilişkin bir ödevin yerine getirilmemesi sebebiyle Hazine’nin vergi kaybına uğramasına sebebiyet verecek nitelikte bile olsa cezalandırılamaz. İşte elektronik ortamda beyanname verme zorunluluğuna uyulmaması hali de Kanunda kabahat olarak kabul edilmekle para cezası şeklinde yaptırıma bağlanmıştır.

Beyannamelerini elektronik ortamda vermesi gerekirken bu yükümlülüğe uymayan mükelleflere Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddesinde özel usulsüzlük cezası verileceği düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre yükümlülüğe uymayan birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 28.000 TL, ikinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 14.000 TL, bunların dışında kalanlar hakkındaysa 7.000 TL özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu cezalar, verilmeyen her bir beyanname için ayrı ayrı kesilmektedir.

II. GAYRİFAAL MÜKELLEFLERİN DURUMU

Vergi Usul Kanunu’nun 257 ve mükerrer 355. maddelerinin yukarıda yer verildiği gibi sadece lafzen değerlendirilmesi durumunda, elektronik ortamda beyanname verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen her mükellefin özel usulsüzlük cezası ile tecziyesinin gerektiği sonucuna varılabilecekse de sadece lafzî yorumla hareket edilmesi hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Zira Vergi Usul Kanunu’nun 3/A maddesi dahi, “Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.” hükmüne yer vermektedir ki kanundaki hükümlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde hükme varılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

İlgili hükmün sadece lafzen yorumlanmasının büyük haksızlıklara sebebiyet verebileceğinin en açık kanıtlarından biri de gayri faal mükelleflerin durumu ile karşımıza çıkmaktadır.

Bilindiği üzere mükellefler faaliyetlerini sonlandırdıkları takdirde Vergi Usul Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca usulüne uygun olarak vergi idarelerine işi terk beyanı vermek yükümlülüğü altındadırlar. Nitekim Vergi Usul Kanunu’nun 160/I hükmü uyarınca, “153 üncü maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.

Hâl böyle olmakla birlikte Türkiye’deki birçok mükellef, mevzuata hâkim olunmaması, fiili imkânsızlıklar yahut ihmalkârlık sebebiyle bu yükümlülüklerini yerine getirmemekte veya getirememektedirler. Böyle bir durumda vergi idaresinin, mükellefin faal olup olmadığını denetleme ve tespit edip gereğini yapma ödevi olmasına karşın uygulamada sıklıkla yaşandığı üzere idare, üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeyerek mükellefiyet kayıtlarını açık bırakmaktadır ki bunun sonucu olarak beyanname verilmediğinden bahisle ciddi cezalar kesilmektedir.

Oysa Vergi Usul Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca, “153 üncü maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir. Bu durum, ilgili kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşuna da bildirilir. Mükellefiyet kaydının terkin edilmesi, mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel teşkil etmez. Bu madde kapsamında mükellefiyet kayıtları terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Bu maddeye istinaden çıkarılan 21.12.2004 tarih ve 2004/13 Seri numaralı Uygulama İç Genelgesi ile de söz konusu madde hükmü uyarınca işi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi hâlinde yapılması gereken işlemler düzenlenmiştir. Buna göre;

- 31.07.2004 tarihinden sonraki dönemlerde işini terk eden, ancak işi terk keyfiyetini vergi dairesine bildirmeyen ve dosyasında işine devam ettiğine dair herhangi bir bilgi bulunmayan mükelleflerin kayıtları, vergi dairelerince gerekli araştırmalar yapılarak terkin edilecektir.

- Ticari, zirai veya mesleki kazanç sahibi gerçek kişiler ve ortaklıklar ile tüzel kişi mükelleflerden, birbirini izleyen iki dönme ait katma değer vergisi beyannamelerini vermeyenlerin iş yeri ve ikametgâh adreslerinde, ayrıca tüzel kişi mükelleflerin kanuni temsilcilerinin ikametgâh adreslerinde, katma değer vergisi beyannamesi verilmeyen son dönemi izleyen ay içerisinde gerekli yoklama işlemleri yapılarak, ilgililerin işlerini ne zaman terk ettikleri, iş yerinin yoklama tarihindeki durumu, iş yerinde başkaları faaliyet gösteriyorsa hangi tarihten itibaren orada faaliyet gösterdikleri, mükellefin mesleği ile ilgili teşekkül, birlik veya oda kayıtlarında yer alan bilgiler ile iş yeri ve ikametgâh adreslerinin bulunduğu yer muhtarlık kayıtları araştırılarak, adres değişikliği yapılıp yapılmadığı hususları tespit edilecektir.

- Yukarıda belirtilen araştırma ve yoklamaların tamamlanmasını takip eden otuz gün içinde mükellefin bilinen adreslerinde, dosyadan sorumlu servis şefinin de katıldığı ikinci bir yoklama yapılarak, ilgilinin bilinen adreslerinde bulunamadığını teyit eden bir yoklama fişi tanzim edilecektir.

- Yapılacak araştırma ve yoklamalar sonucunda, işini terk ettiği tespit edilen, bilinen adreslerinde bulunamayan ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilemeyen mükelleflerin mükellefiyet kayıtları, ilgili müdür yardımcısının önerisi ve vergi dairesi müdürünün onayı ile terkin edilecektir.

- Bu işlemler en geç katma........

© Hukuki Haber