Cinsel Suçlarda Mağdurun Beyanının Etkisi
Giriş
Cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları genellikle mağdur ile failin baş başa olduğu, tanıkların bulunmadığı ortamlarda işlenmektedir. Bu durum, olayın ispatını güçleştirmekte ve ceza yargılamasında mağdur beyanını merkezi bir konuma getirmeyi zorunlu kılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, cinsel dokunulmazlığa karşı suçların işleniş şekli nedeniyle bu suçlarda beyan delilinin ispatta çok önemli bir fonksiyona sahip olduğunu vurgulamıştır [1]. Mağdur beyanı çoğu zaman mevcut tek delil olmakla birlikte, mağdurun menfaatinin sanıkla çatışacağı gözetildiğinde bu beyanın güvenilirliğinin titizlikle incelenmesi gerekmektedir. Bu makalede, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında cinsel suçlarda mağdurun beyanının delil değeri ve yargılamadaki etkisi, hangi koşullarda mağdur anlatımının mahkumiyete temel teşkil edebildiği, hangi durumlarda ise çelişki veya şüphe nedeniyle beraate yol açtığı incelenecektir. Bu kapsamda mağdur beyanının değerlendirilmesinde uygulanan kriterler, somut olay örnekleri ve içtihatlar çerçevesinde daha iyi anlaşılacaktır.
Mağdur Beyanının Delil Değeri ve Değerlendirme Kriterleri
Yargı mercileri, cinsel suçlarda mağdur beyanının tek başına hükme esas alınıp alınamayacağını belirlemek için bazı temel kriterler geliştirmiştir. Özellikle Yargıtay, bir davada mağdur anlatımına itibar edip etmeme konusunda pek çok kararında benzer ölçütlere atıf yapmaktadır. Örneğin Yargıtay 9. Ceza Dairesi yakın tarihli bir kararında, mağdur beyanının hükme esas alınabilmesi için dikkate alınması gereken temel noktaları şu şekilde sıralamıştır [2]:
- Şikâyet Süresi: Mağdurun fiilden sonra şikâyette bulunmak için ne kadar süre geçtiği önemlidir. Olayın hemen akabinde yapılan şikâyet, beyanın samimiyetini güçlendirirken; makul bir izah olmaksızın uzun süre şikâyette gecikilmesi beyanın güvenilirliğine gölge düşürebilir. Ancak her durumun kendi koşullarında değerlendirilmesi gerekir. Özellikle cinsel istismar suçlarında veya aile içi cinsel suçlarda mağdurun korku, baskı veya utanç nedeniyle geç başvuruda bulunabileceği Yargıtay tarafından kabul edilmektedir.
- Mağdur ile Fail Arasındaki İlişki (Husumet): Mağdur ile sanık arasında önceden husumet, anlaşmazlık veya intikam motivasyonu doğurabilecek bir ilişki olup olmadığı araştırılır. Taraflar arasında iftira atmayı gerektirecek bir nedenin bulunması, mağdur anlatımına şüpheyle bakılması sonucunu doğurabilir. Tarafların birbirini tanımaması veya aralarında herhangi bir husumet olmaması, beyanın objektifliğini ve inandırıcılığını artıran bir unsur sayılmaktadır. Yargıtay’ın birçok kararında, mağdurun sanığa iftira atmasını gerektirecek somut bir neden bulunmamasının, beyanın güvenilirliği lehine değerlendirildiği görülmektedir.
- Beyanların Tutarlılığı ve Çelişkisizliği: Mağdurun gerek soruşturma aşamasında gerek kovuşturma sırasında farklı mercilerde (kolluk, savcılık, mahkeme) verdiği ifadelerin özde tutarlı olması temel bir kriterdir. Olayın ana hatlarına ilişkin önemli beyanlarda çelişki bulunmaması beklenir. Mağdur beyanlarının kendi içinde veya önceki ifadeleriyle çelişmesi, ifadenin güvenilirliğini zayıflatan bir faktördür.
- Hayatın Olağan Akışına Uygunluk ve Diğer Delillerle Uyumluluk: Mağdurun anlattığı olay örgüsünün hayatın olağan tecrübelerine aykırı olmaması beklenir. İddia edilen fiilin mantık ve deneyim kurallarına açıkça ters düşmesi, beyanın inandırıcılığını azaltır. Ayrıca mağdur beyanının dosyadaki mevcut diğer delillerle çelişmemesi gerekir. Özellikle tıbbi raporlar, DNA bulguları, tanık ifadeleri, kamera kayıtları gibi maddi delillerle bağdaşmayan mağdur anlatımları üzerine kurulu bir mahkûmiyet hükmü, Yargıtay denetiminden geçemeyecektir. Dolayısıyla mağdur beyanı, mümkün olduğunca maddi deliller veya olay sonrası olgularla desteklenmeli ve onlar tarafından doğrulanmalıdır. Son olarak belirtilmelidir ki, psikolog veya pedagog bilirkişinin mağdurun kendini ifade edebilme yeteneği hakkındaki görüşü, mağduru yakından tanıyan tanıkların mağdurun psikolojisi ve karakteri hakkındaki yorumları ve ayrıca mağdurun yaşı ve bilinci itibariyle olayı anlatırken cinsel terimleri ifade ediş biçimi dahi mağdurun beyanına itibar edilip edilmeyeceğinde bir kıstas olarak kullanılmaktadır.
Mahkumiyet Kararlarında Mağdur Beyanının Rolü
Cinsel saldırı suçlarına ilişkin yapılan yargılamalarda mağdurun beyanı, yukarıda belirtilen güvenilirlik koşullarını sağladığında ve diğer yan delillerle de örtüştüğünde, çoğunlukla mahkûmiyetin temel dayanağı olmaktadır. Özellikle mağdur beyanı etrafında oluşan şüphenin bertaraf edildiği, başka bir deyişle her türlü şüphenin makul gerekçelerle giderildiği durumlarda, tek başına dahi mağdur anlatımı sanığın mahkûmiyetine yeterli görülmektedir. Yargıtay içtihatları, mağdurun samimi, istikrarlı ve desteklenen ifadesinin sanığın cezalandırılması için güçlü bir dayanak oluşturduğunu ortaya koyan pek çok örnek karar barındırmaktadır:
Örnek 1: Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2022/164 E., 2024/276 K. sayılı kararında, mağdurun soruşturma ve kovuşturma boyunca tutarlı kalan beyanları ile sanığın olay sonrasında mağdura gönderdiği “sana zorla sahip oldum” şeklindeki mesaj delil olarak birlikte değerlendirilmiştir. Sanığın bu mesajı, Yargıtay tarafından ikrar (suçun kabullenilmesi) niteliğinde kabul edilmiş; mağdur anlatımıyla birlikte ele alındığında, sanığın fiili gerçekleştirdiğine dair yeterli kesin kanaat oluşturduğu belirtilerek mahkûmiyet kararı onanmıştır [3]. Bu olay, mağdur beyanının sanığın kendi sözleriyle desteklenmesinin, mahkeme nezdinde şüphe bırakmayacak derecede güçlü görüldüğünü göstermektedir.
Örnek 2: Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2023/9308 E., 2023/7327 K. sayılı kararında, mağdurun aşamalardaki istikrarlı anlatımlarının yanı sıra, iddia edilen saldırı anına ilişkin kamera kayıtlarının bulunması da belirleyici olmuştur. Mağdur ile sanık arasında husumet bulunmadığı gibi, mağdurun anlatımını doğrulayan görüntü kayıtları sayesinde beyanın gerçeğe uygun olduğuna kanaat getirilmiştir. Yargıtay, mağdur beyanının somut delillerle (kamera görüntüleri) desteklendiği bu olayda, beyan deliline üstünlük tanıyarak sanığın mahkûmiyetine hükmedilmesini isabetli bulmuştur [4].
Örnek 3: Mağdurun beyanının doğruluğu konusunda davranışsal emareler de önemli bir yer tutabilir. Özellikle çocuk mağdurlar söz konusu olduğunda, mağdurun olay sonrası sergilediği davranış değişiklikleri beyanını destekleyen dolaylı deliller olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2021/124 E., 2024/9 K. sayılı kararında, istismar mağduru küçük çocuğun aşamalarda tutarlı beyanlarına ek olarak, olay sonrası alt ıslatma, kâbus görerek uyanma, erkeklere karşı çekingenlik, sanığın evine gitmek istememe gibi davranış değişikliklerine dikkat çekilmiştir. Kurul, çocuğun bu psikolojik ve davranışsal tepkilerini, iddia edilen istismarın yaşandığını gösteren güçlü destekleyici deliller olarak değerlendirmiş ve mağdurun istikrarlı........
© Hukuki Haber
