menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SASANİ HÜKÜMDARINA MODERN BİR BAKIŞ: AHDÜ ERDEŞİR

9 5
17.05.2025

BABEK OĞLU ERDEŞİR HAKKINDA

Sasani İmparatorluğu’nun (M.S.224-651) kurucusu sayılan 1.Erdeşir ya da “Erdeşîr-i Bâbekân” İslam kaynaklarında ahlak ve siyaset ile ilgili konularda öğretici bir destan kahramanı olarak çoğu eserde yerini almıştır. Elimizde Erdeşir’in kökeni ve iktidarlık süreci hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Zira hükümdarın anlatıldığı eserlerlerin ekseriyeti epik tarzda, kahramanlık ve coşku aktaran eserler olduğundan, söz konusu eserlerden Erdeşir’in hayatı ile ilgili tarihsel veriler elde etmek oldukça güçtür.

Bununla birlikte Erdeşir’in ailesinin, bugünki İran sınırlarında yer alan Istahr şehrindeki Anahita tapınağının bekçileri olduğu, Erdeşir’in babası Babek’in Istahr şehrinin yönetimini ele geçirdiği ve Erdeşir’in de babasının varisi olduğu tarihi kayıtlardan elde edilebilmektedir.[1] Erdeşir’in dedesi Sasan’ın ise Keyani Hükümdarı Bahmen Bin Esefendiyar’ın hükümdarının oğlu olduğu, babası ölünce tahtı kardeşine bırakarak inzivaya çekildiği rivayet edilmektedir.[2]

Sasanilerin atası olan Sasan’ın hem hükümdar soyundan gelmesi hem de dünyanın maddi varlığına önem vermeyen tasavvufi bir şahsiyet olması, Erdeşir’i anlatan biyografilerin ekseriyetinde hem dini hem de politik mersiyelerin bir arada bulunmasına sebep olmuştur.[3] Nitekim Erdeşir’e atfedilen meşhur Karname-i Erdeşir- Babekan adlı destanda Erdeşir’in Ahura Mazda’nın yardımıyla satranç oynamayı, ata binmeyi, avlanmayı öğrendiği nakledilir.[4] Yine söz konusu destanda Erdeşir, Ferri İzdi’nin[5] yardımıyla Arguvan’dan kurtulur. Bunun yanında Erdeşir, tanrı Kirm’in boğazına kızgın demir sokarak Zerdüşt yazınında put yıkıcı olarak önemli bir yer edinmiştir.[6]

ERDEŞİR’İN VASİYETNAMESİ

Ahdü Erdeşir ya da Erdeşir’in vasiyetnamesi, “enderz” denilen Pehlevi edebiyatına ait bir edebi türün örneğidir.[7] Enderz, pehlevice yazılan eserlerin çoğunda “pendnâme” ve “nasîhatnâme”; “hikmetli sözler”, “öğüt ve nasihat”, “ahlak kuralları”, “din eksenli kurallar ve öğütler” içeren bir tavsiyeler kitapçığı olarak nitelendireceğimiz bir edebi türü ifade eder.[8] Sâsânî hükümdarlarının tahta çıktıklarında verdikleri söylev, emir ve tavsiyelerin kayıt altına alındığı belgelere ahd denirdi.Dolayısıyla Ahd-i Erdeşîr de Erdeşîr'in devlet ve toplum düzeninin adaletle teminine dair emir ve sözlerinin toplandığı bir ahitname ve sonraki hükümdarlara da bir tavsiye niteliğindedir.[9]

Din ile devletin ikiz kardeş olduğunu, mülkün temelinin din olduğunu ve bunun gibi daha birçok siyasi tespitlerle kendisinden sonra gelecek olan hükümdarlara tavsiye veren Erdeşir, vasiyetnamesinde ayrıca haleflerinin günlük rutinleri hakkında da telkinlerde bulunmuştur. İşbu araştırmamızda, Erdeşir’in öne sürdüğü meşruiyetini sağlamlaştırmak isteyen bir hükümdarda bulunması gereken özellikler irdelenecek, söz konusu özellikler Platon’un ideal devletinin mütemmim cüzü teşkil eden filozof kral idesi ile karşılaştırılacaktır. Bunun yanında işbu makalemizde, Erdeşir’in din ve devletin ikiz kardeş olduğu metaforu, modern devletin unsurları bağlamında ele alınacaktır. Araştırmamızda Sayın Nagihan Doğan’ın MÜKEMMELLİĞİ KONUSUNDA İTTİFAK EDİLMİŞ” BİR RİSALE: ‘AHDÜ ERDEŞÎR adlı eserinde neşrettiği metin esas alınacaktır.

ERDEŞİR’İN İKİZ KARDEŞLER METAFORU

Erdeşir din ve devletin ikiz kardeş olduğunu söyler.[10] İlk vehlede bu ifade devlet ve dinin iki farklı kişilere/kurumlara işaret ettiği ve devleti yöneten kişi/kurum ile dini yöneten kişi/kurumun iş birliği yapması gerektiği izlenimi yaratabilir. Ne var ki Erdeşir için ikiz kardeş olanlar, kişi yahut kurumlar değil; din fikri ile devlet fikridir. Başka bir deyişle, onun “ikiz kardeş” metaforu, bu iki fikrin hükümdar şahsında birleşmesini ifade eder. Yani din ve devlet, ayrı kaynaklardan değil, aynı otoriteden beslenmelidir. İkiz kardeşler bir arada olmadıkça devlet her zaman tehlike altındadır.

Erdeşir, ikiz kardeş metaforundan hemen sonra dinin, mülkün temeli olduğunu aktarır.[11] Bu, mülkün temeli olan dini elinde bulunduranın, hükümranlık için en kuvvetli silaha sahip olduğu anlamına gelmektedir. Zira bir şeyin temelini elinde bulunduran onun hükmi malikidir. Arsanın malikinin aynı zamanda üzerindeki muhtesatın maliki olduğu gibi...

Din üzerinde hakimiyet kuramayan hükümdar olsa olsa iktidara fiilen sahip olabilir. Hükmi sahipliğini tasdik etmek isteyen hükümdar, halktan hiç kimseyi dini konularda kendisinden üstün göstermemelidir. Dini konularda başkalarından tavsiye dinleyen hükümdarın tahtı emniyette değildir. Zira mülkün temeli başkalarının elindeyken hükümdar, emanet olarak elinde bulunan mülk ile dini koruyamaz.

Dini konuda üstünlüğünü kanıtlayamayan hükümdar aleyhtarlarının ayaklanmak için bir araya gelmesi kaçınılmazdır. Zira toplum içerisinde sefalet içerisinde yaşayanlar, daha evvel devletin dehşetli müeyyidesi ile karşılaşanlar, hükümdarın gazabına uğrayanlar yeni lider arayışlarına başlayacaklar ve bu arayış dini açıdan hükümdardan daha donanımlı olduğunu düşündükleri “dinin gizli reisinin” etrafında toplanmakla son bulacaktır. Erdeşir, vasiyetnamenin birçok yerinde halkın, hükümdar aleyhine zuhur eden kinin etrafında toplanma eğiliminde olduğunu aktarır.[12] Bu sebeple hükümdar, halkın genel kabul görülenlerin dışındaki işlerle meşgul olmasına, bilgiye ulaşmasına mâni olmalıdır. Zira fazla bilgi fazla yorum; fazla yorum ise fazla mezhep demektir. Mezhepsel farklılıkların arttığı bir toplumda ise çatışmalar kaçınılmaz olur. Nihayet çatışmalar, taraflarının hükümdara karşı birleşmesi ile son bulur. Hükümdar bu çatışmalarda kimin tarafında olacağını çoğu zaman seçemez ve zamanla vaziyet, hükümdarın kitlelere şiddet uygulamaktan çekineceği kadar kötüye evrilebilir.

Görüldüğü üzere Erdeşir, dini bir amaç olarak değil araç olarak tanımlamaktadır.[13] Zira, vasiyetname bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kamunun genel yararı için şiddeti meşru gösteren anlatılar başta olmak üzere metinde, toplumu bir arada tutabilmek için dinin korunması gerektiği değil epistemolojik bağlamda dinin gücüyle toplumun bir arada tutulabileceği öğütlenmiştir.

Erdeşir’in dini araç olarak açımladığını ayrıca hükümdarın halkın kalbine ve aklına hükmetmesinin imkânsız olduğunu aktarmasından anlıyoruz. Vasiyetname’nin 6. bölümünde aktarılan “Şunu bilin ki sizin iktidarınız tebaanızın ancak bedenlerine hükmeder, kralların kalpler üzerinde gücü yoktur. Şunu da bilin ki ellerindeki şeyleri alarak insanları alt etseniz bile akıllarına hâkim olamayacaksınız.” ifadesi Erdeşir için dinin insanların kalplerine ve akıllarına yönelik bir kontrol aracı olduğunu göstermektedir. Toplumdaki yoksulların ve acı çekmişlerin ellerindeki en büyük silah, güçlü duygulanımları sayesinde dini bir manipülasyon aracı olarak kullanma yetenekleridir. Öyle ki bu kişiler, dindar bilinçli fertlerden meydana gelen Sasani halkının dini duygularını sömürerek, halkın yoksulların ve acı çekmişlerin yanında olma eğilimi tetikleyecek ve sonunda halk içerisinde hükümdarın “biatçı” olduğu algısı vuku bulacaktır. Reayası tarafından din düşmanı yaftasına maruz kalmak istemeyen hükümdar, dini herkesten çok koruduğunu, dini konularda emir verme yahut yasak koyma hususunda en doğru kararı ancak kendisinin verebileceğini halkına göstermelidir. Hükümdarın ululuğu din bilgisinin ululuğundan gelir. Ruhban sınıfından emir alan, onların tavsiyeleri ile ülkeyi yöneten hükümdar zayıf noktasını çoktan halka göstermiş olmaktadır.

Erdeşir’in dini araç olarak görmesi Platon’un ideal devletindeki dinin konumunu anımsatmaktadır. Zira Platon, Yasalar adlı eserinde toplumun mutluluğu ve esenliği için dini bir araç olarak kullanır.[14] Ne var ki Platon’un din anlayışı idealar evrenine, Erdeşir’inki ise Zerdüşt öğretisine dayanır.[15] Zerdüştlük geleneğine göre hükümdar, Tanrı Ahura Mazda’nın yer yüzündeki temsilcisidir. Onun egemenliği hem........

© Hukuki Haber