menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HUKUKTA VE CEZADA TEBLİGAT KANUNUNA AYKIRILIK HALLERİ

11 1
28.06.2025

1- Tebligatın usulsüz olması halinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilerek istinaf veya temyiz süresinin beklenmesi ile istinaf veya temyiz dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmesi gerekir.

2- Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 35. maddesinin ğ fıkrasına göre tebliğ mazbatasında tebliğ memurunun adı soyadı ve imzasının yer alması gerekir. Taraf isimlerine çıkartılan gerekçeli karar tebliğinde tebliğ edenin adı-soyadı ile kaşesinin bulunmaması halinde tebligat usulsüzdür. Gerekçeli kararın 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davacı ve davalıya tebliğ edilmesi şarttır. Aksi durumda kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır.

3- Tebligat Kanunu'nun 12. maddesine göre hükmi şahıslara tebliğin salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanun'un 13. maddesine göre de tebliğ yapılacak bu kişiler her hangi sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerin de bulunmaması halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.

4- Tebligat hukukta çok önemli olup mahkeme kararlarının işlerlik kazanmasını sağlamakta, taraflara iddia ve savunmaları ile delillerini ortaya koyma imkânı sunmakta ve taraflara kararları denetim makamlarına aktarma hakkı tanımaktadır. Adil bir yargılama ancak usulüne uygun tebligatların yapılması ile mümkündür. Hukuk Genel Kurulunun 14.12.2011 tarih ve 2011/21-882 esas, 2011/767 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunu'nun 13. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Bir kere hükmi şahıslar namına kendilerine tebligat yapılabilecek salahiyetli mümessiller mutat iş saatlerinde iş yerlerinde bulundukları ve o sırada evrakı bizzat alacak durumda oldukları takdirde memur ve müstahdemlere tebligat yapılamaz. Saniyen, memur veya müstahdemlere tebligat yapılabilecek hallerde de, önce kendisine tebligat yapılacak şahsın, şirketin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle muhatap hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen veya evrak müdürü gibi esasen bu işlerle tavzif edilmiş bir kimse olması, böyle bir kimsenin bulunmaması halindedir ki (bu durum tebliğ mazbatasına dercedilmek suretiyle) o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligat yapılabilir. Daha önce kendisine tebligat yapılması gereken kimselerin bulunmadıklarını veya tebligatı bizzat alamayacak durumda olduklarının ispatı bakımından mazbatada yer alacak kayıt bilhassa önemlidir[1].

5. Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanunun 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Öte yandan TK'nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir[2].

6- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.02.2022 tarihli ve 2019/16-573 esas, 2022/119 Karar sayılı ilâmında da bahsedildiği üzere, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11/1. maddesinin son cümlesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 35/2. maddesi gereğince sanığın yokluğunda verilen hükmün müdafiden başka sanığa da ayrıca tebliğ edilmesinin gerektiği, ancak sanığa kararın tebliğ edildiğine dair dava dosyasında herhangi bir tebligat belgesine rastlanılmadığından, 28.06.2021 tarihli kararın sanığa usulüne uygun olarak (sanığın cezaevinde olması hâlinde cezaevinde bizzat kendisine okunup anlatılmak suretiyle tebliği, aksi hâlde sanığın ifadesinde bildirdiği son bilinen adresine MERNİS şerhi yazılmaksızın kararın tebliği, bu adrese de tebliğ yapılamaması hâlinde güncel MERNİS adresine tebliğ yapılmak ve gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 5271 sayılı Kanun'un 295/1. maddesinde belirtilen sürede gerekçeli temyiz dilekçesinin sunulması, aksi takdirde temyiz isteminin reddolunacağı" ihtarı da belirtilmek suretiyle) tebliğ edilerek, tebliğ - tebellüğ evrakının ve hükmü temyiz etmesi durumunda temyiz dilekçesinin dava dosyasına eklenmesi ve bu durumda ileri sürülen yeni temyiz istemleri hakkında ek tebliğname düzenlenmesinden sonra dava........

© Hukuki Haber