TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT
1- Trafik Kazalarında Mevzuat Örgüsü
Hukuk düzeni yalnızca bireylerin birbirine zarar vermesini engellemeyi değil; zarar gerçekleştiğinde onun telafisini de zorunlu kılar. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) haksız fiil hükümleri, bu sorumluluk sisteminin bel kemiğini oluşturur. TBK m. 49’dan m. 73’e uzanan hükümler, yalın bir ilkeyi ilan eder: Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermek zorundadır.
Bu çerçevenin ana unsurları, zarar görenin ispat yükü (TBK m. 50), tazminatın kapsamı ve ödeme biçimi (TBK m. 51), ölüm ve bedensel zararların ayrıntılı düzenlenişi (TBK m. 53–54) ve manevi tazminat imkânı (TBK m. 56) olarak sıralanır. Tabloyu tamamlayan ise zamanaşımı hükümleri (TBK m. 72–73) ile rücu ilişkileridir. Böylece kanun, haksız fiilin doğurduğu her zararın karşılıksız kalmayacağını ve hukuk düzeninin bu zararın peşini asla bırakmayacağını açık bir dille ortaya koyar.
Haksız fiillerin en çarpıcı ve en yıkıcı tezahürlerinden biri trafik kazalarıdır. Modern hayatın hızına kapılan insan iradesi, kimi zaman küçük görünen bir ihlalle büyük bir felaketi doğurabilir. Nitekim, sinyal vermeden şerit değiştirmek kadar basit bir kural ihlali, dürüst, çalışkan ve toplumda muteber bir vatandaşın eliyle dahi zincirleme bir kazaya dönüşebilir. Böyle bir anlık zaaf, onlarca canın yitirilmesine yol açarak, menfaatleri uğruna hayat boyu cinayet işleyen bir mafya babasından ya da planlı soğukkanlılıkla can alan bir seri katilden çok daha ağır bir toplumsal yıkıma sebebiyet verebilir.
İşte bu nedenle trafik kazaları, yalnızca Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine bırakılmamış; Karayolları Trafik Kanunu (KTK), Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) ile tamamlanan, daha kapsamlı ve sistematik bir hukuki düzenleme ağı içinde ele alınmıştır.
KTK m. 85 ve devamı, motorlu aracın işleteni ile bağlı olduğu teşebbüs sahibini; ölüm, yaralanma ya da bir eşya zararının ortaya çıkması halinde doğrudan müşterek ve müteselsil sorumluluk altına sokar. Bu noktada kanun, TBK’nın genel haksız fiil rejiminden ayrılır ve çok daha ağır bir ilke devreye girer; tehlike sorumluluğu. Yani kusur olsun ya da olmasın, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan risk bir zarara dönüşmüşse işleten artık bundan kaçamaz; sorumluluk mutlak bir biçimde doğar.
Bununla birlikte, birden fazla kişinin sorumluluğunu düzenleyen iç ilişkide kusur oranına göre paylaştırma ilkesi (KTK m. 88), zarar görenin dava yoluna gitmeden önce sigortaya başvurma yükümlülüğü (KTK m. 97) ve tazminat taleplerine özgü özel zamanaşımı süreleri (KTK m. 109) gibi hükümler, Borçlar Kanunu’nun genel sistemini özel düzenlemelerle pekiştirir. Ayrıca, TTK m. 90 ile zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı çizilmiş; böylece TBK’nın haksız fiil hükümleri ile tamamlayıcı ve bütüncül bir ilişki tesis edilmiştir.
Sonuç olarak, haksız fiil sorumluluğu ile trafik mevzuatı arasındaki ilişki, genel sorumluluk ilkelerinin özel bir alanda uygulanışı olarak karşımıza çıkar. TBK’nın tazminat rejimi, KTK’nin tehlike sorumluluğu hükümleriyle birleştiğinde, zarar görenin korunması yönünde daha kapsamlı ve etkin bir güvence sağlanır.
2-Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarını Kimler Kimlere Karşı Açabilir?
Zarar gören kişinin kaza sonucunda ölmesi halinde: yasal mirasçıları, vefat sonucunda maddi ve manevi olarak zarar gören yakınları, annesi, babası, eşi, çocukları, kardeşleri, nişanlısı; bakım ve desteği altında bulunan kişiler maddi ve manevi zararlarının tazmini amacıyla dava açma hakkını haizdirler.
Trafik kazası sonucu mağdur eğer ölmemiş ancak; medeni haklarını kullanamaz duruma gelmiş ise; yani bitkisel hayat, koma, akıl sağlığının yitirilmesi, fiil ehliyeti kaybı hallerinde zararlarının tazmini için veli, vasi yahut yasalarda düzenlenmiş olan kanuni temsilcileri tarafından dava açılabilecektir.
Trafik kazalarının haksız fiil türleri arasındaki en ayırt edici özelliği; sorumlu kişilerin çok olmasıdır. 2 aracın çarpışması halinde sorumlu sayısı altı- yedi kişiyi bulabilir. Tek yanlı kazalarda bile; aracı işleten – araç sürücüsü ve sigorta şirketinden oluşan üçlü bir sorumluluk ağı vardır.
3-Trafik Kazaları Nedeniyle Açılan Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca kural olarak genel görevli mahkemeler Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Sigorta şirketinin faaliyetinin ticari bir işten kaynaklanması sebebiyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3.,4. ve 5. maddeleri uyarınca; sigorta şirketine karşı açılacak olan davalarda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Motorlu araçla ilgili yapılan servis, tamir, ikinci el satış yapan galerilerin ayıplı hizmetlerinden doğan sorumluluklarında bunlara karşı açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli olacaktır.
Trafik kazalarından doğan hukuki sorumluluğa ilişkin davalar; sigortacının merkez veya şubesinin; veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin olduğu yerin mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın gerçekleştiği yer mahkemesinde de açılabilecektir. Bu davalarda yetkiye ilişkin genel hükümler uygulama alanı bulur.
4-HAKSIZ FİİL SORUMLULUĞU VE TRAFİK HUKUKU
4.1 Haksız Fiil Sorumluluğunun Genel İlkeleri (TBK m. 49–73)
Haksız fiil sorumluluğu, özel hukukta bireyin kendi fiilinden doğan en ağır yükümlülüklerden biridir. TBK m. 49 hükmü bu ilkeyi açıkça ortaya koyar: Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Haksız fiil sorumluluğunun esası: Hukuka aykırı fiille verilen zararın giderilmesi gerekir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2014/6538 E., 2014/10035 K. , 09.04.2014 T.
“Türk Borçlar Kanunu’nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil, hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.”
Sorumluluğun doğması için hukuka aykırı bir fiil, zarar, illiyet bağı ve kusur unsurlarının bir arada bulunması gerekir. Zarar görenin hem zararı hem de kusuru ispat yükü altında olması (TBK m. 50), tazminatın kapsamı ve ödenme biçiminin hâkimin takdirine bırakılması (TBK m. 51), ölüm ve bedensel zararların ayrıntılı düzenlenmesi (TBK m. 53–54) ve manevi tazminat imkânı (TBK m. 56) bu sistemin ana taşlarıdır. Zamanaşımı süreleri (TBK m. 72–73) ve rücu mekanizması ise bu sorumluluğun hem mağdur hem de sorumlular açısından dengeli bir biçimde işletilmesini sağlar.
Zaman aşımı süresinin başlangıcı, haksız fiilin bitiş anıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2011/4-262 E. , K. 2011/436 K. , 15.06.2011 T.
“Eğer zarar verici haksız fiil, zaman içinde süregelen bir fiilse, fiilin bitiş anı, fiilin gerçekleştiği tarih olarak esas alınır.”
Hukuka aykırılık, zarar, illiyet ve kusurun birlikte varlığı haksız fiil sorumluluğun temelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/4-364 E., 2013/1543 K. , 6.11.2013 T.
“Haksız fiilden söz edilebilmesi için, şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalı; bu fiili işleyenin kusurlu olması; kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.”
4.2 Tehlike Sorumluluğu Olarak İşletenin Sorumluluğu (KTK m. 85 vd.)
Trafik kazaları, haksız fiil sorumluluğunun en yıkıcı tezahürlerinden biridir. Bu nedenle KTK m. 85 ve devamı, işleteni ve bağlı bulunduğu teşebbüs sahibini, motorlu aracın işletilmesinden doğan ölüm, yaralanma veya eşya zararlarından dolayı müşterek ve müteselsil sorumluluk altına sokar.
Burada kusur aranmaz; çünkü motorlu araçların barındırdığı yüksek tehlike, özel bir sorumluluk rejimini zorunlu kılar. Bu sebeple “tehlike sorumluluğu” ilkesi kabul edilmiştir. Yani aracın işletilmesinden doğan risk bir zarara dönüşmüşse, işleten kusursuz dahi olsa bundan sorumlu tutulur. Böylelikle hukuk düzeni, toplumsal güvenliği bireysel kusur tartışmalarının önüne koyar.
Araç malikinin işleten sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi için araç üzerinde fiili hâkimiyet ve ekonomik yararlanma olanağının bulunması gerekir; bu unsurların kiracıya geçtiği uzun süreli kira sözleşmelerinde işleten sıfatı kiracıya aittir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2014/16672 E. 2017/820 K. 31.01.2017 T.
“…kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir…”
İşleten sıfatıyla sigortalı konumunda bulunan kişinin, aynı aracın sigortacısından üçüncü kişi gibi tazminat talep etmesi mümkün değildir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2023/2177 E. 2023/7600 K. 07.06.2023 T.
“…işleten davacının, işleten olarak kendi sorumluluğunu üstlenen davalı ... şirketinden tazminat talebinde bulunması hukuken mümkün değildir. Zira ... sigortacısı, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına almaktadır…”
4.3 Müteselsil Sorumluluk ve Rücu İlişkisi (TBK – KTK – TTK Bağlamında)
Trafik kazalarında sorumluluk çoğu zaman birden fazla kişiye aittir. KTK m. 88’e göre bu durumda zarar gören, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği tazminatın tamamını dilediği kişiden talep edebilir. Ancak sorumlular arasındaki iç ilişkide, kusur oranları ve işletenin tehlike alanı dikkate alınarak TBK m. 61 ve devamı hükümleri uygulanır.
Rücu hakkı, bu noktada adaletin ikinci yüzünü gösterir. Zararın tamamını ödeyen sorumlu, diğerlerine başvurarak kendi payını aşan kısmı talep edebilir (TBK m. 73); Böylece mağdur korunurken, sorumlular arasında da adil bir denge kurulmuş olur. TTK m. 90 ile zorunlu mali sorumluluk sigortasının devreye girmesi ise bu dengeyi mali boyutuyla güçlendirir.
Karşılıklı kazalarda taraflar yalnızca kendi kusuru oranında sorumludur.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2014/11292 E., 2016/5376 K. 03.05.2016 T.
“…Mahkemece yalnızca davalı ..."un kusuru nispetinde davalıların sorumluluğuna hükmetmek gerekirken, yazılı olduğu üzere hatalı değerlendirme ile zararın tamamından kusur indirimi yapmaksızın davalıların sorumluluğuna hükmedilmiş olması da hatalı olup, bozma sebebi yapılmıştır…”
4.4 Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ve Tazminat Rejimi
Trafik hukukunun kurumsal güvencesi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasıdır (ZMSS). TTK m. 90’da kapsamı belirlenen ve KTK m. 97’de başvuru usulü düzenlenen bu sigorta, işletenin sorumluluğunu teminat altına alır, zarar görenin ise tazminatını daha hızlı ve güvenli şekilde elde etmesini sağlar.
Zarar gören, dava açmadan önce sigorta kuruluşuna başvurmak zorundadır; başvuruya en geç 15 gün içinde cevap verilmezse ya da verilen cevap talebi karşılamazsa yargı yolu açılır. Bu sistem, mağdurun menfaatini korurken yargının gereksiz iş yükünü de azaltır. Sigorta yalnızca ödeme güvencesi sağlar; sorumluluk doğuran asıl rejim yine TBK ve KTK hükümlerine dayanır.
4.5 Trafik Kazalarında Zamanaşımı ve Belirsiz Alacak Davası Uygulamaları
Zamanaşımı, haksız fiil sorumluluğunda hukuk güvenliğini sağlayan temel unsurlardan biridir. TBK m. 72’ye göre zarar gören, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren iki yıl; her halde fiilden itibaren on yıl içinde davasını açmazsa hak düşer. KTK m. 109 ise trafik kazalarına özgü olarak bu süreleri teyit eder. Eğer fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Trafik kazaları gibi zararın boyutunun başlangıçta tam belirlenemediği hallerde ise belirsiz alacak davası (HMK m. 107) kritik bir koruma aracıdır. Bu dava türüyle zarar gören, asgari bir miktarı belirtmek suretiyle davasını açar; yargılama sırasında zararın kapsamı netleştikçe talebini genişletebilir. Böylece mağdur, zamanaşımı baskısı altında kalmadan hakkını güvence altına alabilir.
Trafik kazası taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğunda, tazminat davasında da ceza zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre dolmadan açılan davada zamanaşımı gerçekleşmiş sayılmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/1104 E., 2018/670 K. 04.04.2018 T.
“…Kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olması, yukarıda açıklanan ilkelere göre ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir… 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden on beş yıl geçmeden açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır…”
5- TRAFİK KAZALARI SEBEBİYLE HANGİ TAZMİNATLAR İSTENEBİLİR ?
Destekten yoksun kalma tazminatının konusunu ölüm sebebiyle desteğin yitirilmesi sebebi ile yoksun kalınan zarar oluşturmaktadır. Buradaki amaç ise; destekten yoksun kalan kişilerin destek verenin ölümünden önceki hayat standartlarının korunmasıdır. Bu zararın hesabında; destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardım ve kazandırmaların miktarının tespiti önem taşır.
Destekten yoksun kalma tazminatı haricinde, ayrıca; TBK m.53 uyarınca; Cenaze giderleri, ölümün hemen gerçekleşmemesi halinde tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından yahut yitirilmesinden doğan kayıplar da istenebilecektir.
Cenaze giderleri yalnızca ölümle doğrudan bağlantılı, dini, sosyal ve ekonomik duruma uygun ve yerel örf–adetlere göre yapılmış masrafları kapsar; özel harcamalardan davalı sorumlu tutulamaz.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2019/3910 E., 2020/2408 K.,02.03.2020 T.
“…Ölüm nedeniyle yapılan cenaze giderlerinin tamamının belgelendirilmesi veya faturalandırılması mümkün olmasa da, yapılan giderlerin mahalli örf ve adetlere uygun olması gerekmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği davalı taraf, davacı tarafın meydana gelen trafik kazası sonucu oluşan gerçek defin gideri zararlarının tazmini ile sorumlu olup davacı tarafın kendi milli değerlerine, yerel örf ve adetlerine göre yaptığı özel giderlerden sorumlu değildir…”
Trafik kazasından........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d