menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ELATMANIN ÖNLENMESİ (MÜDAHALENİN MENİ) DAVASINDA ELATMANIN HAKSIZ OLMADIĞINA (MALİKİN KATLANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN BULUNDUĞUNA) İLİŞKİN SAVUNMALAR: (1) ELATMANIN KANUNDAN KAYNAKLANDIĞI SAVUNMASI

12 1
02.07.2025

I. GİRİŞ

Bilindiği üzere sorumluluk için salt hukuka aykırılık yeterli değildir. Kusur sorumluluğunda, sorumluluk için kusurun bulunması zorunludur.

Ancak konumuz açısından elatmada bulunanın mutlaka kasıtlı hareket etmesi zorunlu olmayıp, kusurlu olmasa dahi, eğer geçersiz bir hukuki nedene dayanıyorsa yani elatma fiili hukuka aykırı ise elatmanın önlenmesi istenebilir. Nitekim TMK'nın 683/2. maddesinde bu unsur "Malik... her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir." şeklinde ifade edilmiştir. Elatmanın haksız olması ile kastedilen malikin elatmaya katlanma yükümlülüğünün bulunmamasıdır. Katlanma yükümlülüğünde malikin olumsuz yetkilerinin kısıtlanması, olumsuz yetkilerini kullanamaması söz konusudur. Bu yükümlülük nedeniyle malik bazı elatmaları hoş görmek zorunda kalır. Elatmaya engel olamaz. Olumsuz bir unsurdur. Bu unsur davalı içinse en önemli bir savunma imkânıdır. Çünkü elatmanın haksız olması davanın kabulü için zorunlu olup, ayni veya şahsi bir hakka dayanıyorsa veya kanundan kaynaklı bir elatma ise, haksız olma unsuru gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmelidir.

Yapılan elatmanın haksız olmadığı savunması çeşitli nedenlere dayanabilir. En başta gelenleri mülkiyet hakkının kanundan kaynaklanan bir nedenle sınırlanmasına ilişkin olan nedenlerdir. Bu nedenler kamu veya özel hukuktan kaynaklanabilir.

Yine malikin katlanma yükümlülüğü davalının bir ayni veya şahsi (nisbi) hakkından da kaynaklanabilir. Örneğin elatan davalının malik veya intifa hakkı sahibi ile olan kira ilişkisi yapılan elatmayı haksız olmaktan çıkaracaktır.

Ayrıca doğal olaylar sonucu oluşan elatmalarda (eğer bir kişinin kasıtlı veya taksirli hareketi ile birleşmemişse) haksızlık unsuru gerçekleşmediğinden elatmanın önlenmesi istenemez.

Bu bölümde kanundan kaynaklanan mülkiyet hakkı sınırlamalarını yani bu yöndeki savunma vasıtalarını ele alacağız.

II. MÜLKİYET HAKKINA SINIRLAMA GETİREN KANUNLARDAN KAYNAKLANAN HALLER

A. Genel Olarak

Çap kaydı iptale kadar geçerli ise de çaplı bir taşınmaza elatılması halinde elatmanın önlenmesine karar verilmeden önce mülkiyet hakkını sınırlayan kanuni düzenlemelerin dikkate alınması zorunludur. Çünkü yukarıda da belirtildiği üzere mülkiyet hakkı sınırsız olmayıp, kanuni düzenlemelerle bu hakkın sınırlanması mümkündür.

Kanundan doğan katlanma yükümlülüğü, ilgili kanun hükmünden doğan yani doğrudan doğruya ve malike karşı ileri sürülmesine bağlı yani dolaylı katlanma yükümlülüğü olarak ikiye ayrılır.

İlgili kanun hükmünden doğan yani maliki doğrudan etkileyenlere örnek olarak komşu araziden taşan bitkilere katlanma yükümlülüğüne ilişkin TMK'nın 740. maddesinde yapılmış olan düzenleme verilebilir.

Öte yandan maliki doğrudan doğruya etkilemeyen yani ancak malike karşı ileri sürülmesi halinde sonuç doğuran hallere örnek olarak ise taşkın yapıya ilişkin TMK'nın 725., zorunlu geçit hakkına ilişkin TMK'nın 747., ve kaynak hakkına ilişkin TMK'nın 761. maddelerinde yapılmış olan düzenlemeler verilebilir.

Kanundan kaynaklanan sınırlamaların başında TMK'nın 2. maddesindeki düzenlemedir. Ancak aşağıdaki Yargıtay kararında da belirtildiği üzere mülkiyet hakkına bir müdahale varsa her zaman korumanın istenebileceği ve bu isteğin de hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği hususunun gözden kaçırılmaması gerekir.

“... Hemen belirtilmelidir ki, mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve Yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.

Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur..."[1]

B. Haksız Yapıdan Kaynaklanan Elatma Halinde

Elatma teşkil eden fiil haksız yapı ise haksız yapı sahibinin TMK’nin 724. maddesine dayalı arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesini isteme hakkı dikkate alınmalıdır.

TMK’nin 684. ve 718. maddeleri gereğince yapılar, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceklerinden ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacaklarından arzdan ayrı bir mülkiyet konusu olmaları, bağımsız bir mal olarak varlıklarını devam ettirmeleri hukuken mümkün değildir.

Ancak, Kanun koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nin 722-724. maddelerinde hükme bağlamıştır. Çünkü TMK’nin 722/1. maddesi gereği arazi üzerine yapılmış olan yapı arzın bütünleyici parçası haline geleceğinden malzeme maliki malzeme üzerindeki hak sahipliğini yitirecek, buna karşılık arazi maliki ise zenginleşmiş olacaktır. Bu durumda malvarlığında artış oluşan arazi maliki karşısında malzeme malikinin korunması gerekecektir. Bu düzenleme ile hem malzemesi ile başkasının arazisine yapı yapan malzeme sahibine ve hem de kendi arazisine yapı yapılan arazi malikine bir takım haklar tanınmıştır.

TMK’nın 724. maddesinde, arazisi üzerine yapı yapılan arsa sahibine karşı malzeme sahibine tanınmış olan arazinin mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilme hakkı ile arazi malikinin yapının ve arazinin mülkiyetinin malzeme sahibine devrini isteyebilme hakkı düzenlenmiştir. Bağımsız bir dava şeklinde talepte bulunulabileceği gibi, açılan elatmanın önlenmesi davasında cevaba cevap süresi içerisinde harcı yatırılmak suretiyle karşı dava olarak da ileri sürülebilir. Düzenleme gereği, yapının değeri arazinin değerini açıkça geçiyorsa ve malzeme sahibi iyiniyetli ise arazinin tamamının ya da yeterli kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine geçirilmesini isteyebilir.

“... Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.

Dosya içeriğinden, halen taşınmazların davacılar adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Belirlenen bu olgular karşısında, çapın sağladığı mülkiyet hakkına değer vermek........

© Hukuki Haber