İNTERNET ORTAMINDA KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI ALANINDA ACİLEN DÜZENLEMEYE GİDİLMELİDİR
A) 5651 s. Kanun’un İptal Edilen 9. Maddesi Yerine Yeni Düzenleme Yapılmamıştır
Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 2023/172 k. sayılı kararıyla, internet ortamındaki kişilik hakkı ihlallerinde mağdurların en önemli dayanağı olan 5651 s. Kanun md. 9’u tamamen iptal etmiş, karar 2024’ün sonlarına doğru yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi; kararının gerekçesinde, sulh ceza hakimliklerinde çekişmeli bir yargılama yapılmadığını vurgulayarak, çekişen haklar noktasında silahların eşitliğine ve özellikle de erişim engellerinin basın hürriyetini ülke çapında olumsuz etkileyebildiğine vurgu yapmıştır.
5651 s. Kanun’da daha önceden de çeşitli iptaller olmuş, bunların yerine kısa süre içerisinde yeni düzenlemeler yapılmıştır fakat özel hayatın gizliliğini ihlal durumları haricinde kişilik haklarına dair 5651 s. Kanun eksenli koruma yollarının tamamen iptaline dair bu son kararın akabinde, herhangi bir yeni düzenleme yapılmadığı gibi kamuoyuna yansıyan bir çalışma da mevcut değildir.
B) Erişimin Engellenmesi-İçeriğin Kaldırılması Noktasında Asliye Hukuk Mahkemelerinde Çekişmeli Dava Açma Zorunluluğu Getirilmiştir
5651 s. Kanun md. 9 tamamen iptal edildiği için meselenin hukuki altyapısını anlayamayanlar halen daha sulh ceza hakimliklerine başvurup ret kararları almakta, hukuki altyapısını bilenler ise asliye hukuk mahkemelerinde haksız saldırının sonlandırılmasına yönelik çekişmeli hukuk davaları açmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 5651 s. Kanun md. 9’u iptal edebilmiş olmasının sebebi de zaten TMK gereğince kişilik haklarını koruyucu davaların erişim engeli-içeriğin kaldırılması hususlarında da uygulanabilir oluşu ve 5651 s. Kanun md. 9’un iptali ile mağdurların hak arama hürriyetinin sonlanmamış olmasıdır.
Peki sayın okurlar, bu durum teoriden pratiğe indirildiğinde gerçekten de böyle mi olmuştur?
C) Pratikte Yaşanan/Yaşanacak Sorunlar
1) Husumet Kime Yöneltilecektir?
İnternet içeriklerine yönelik çekişmeli bir yargı yolu getirdiğinizde, davalıya harç ve sair yargılama giderlerinin ötesinde çok önemli bir külfet daha yüklemiş oluyorsunuz. Bu külfet, husumet yöneltme zorunluluğudur. Peki mağdur taraf, haksız olan taraf künyesinde açıkça bilgileri yazan bir internet haber sitesi değilse, husumetini kime yönelteceğini nasıl ortaya çıkartabilecektir?
Açık konuşmak gerekirse bir sosyal medya paylaşımında husumeti doğrudan sosyal medya platformuna yöneltmiyor veya sair bir durumda sunucu altyapılarını işleten yer sağlayıcıyı bulup, davalı taraf olarak onu göstermiyorsanız (ki böyle bir durumda Türkiye’de temsilcisi olmayan bir internet servis sağlayıcıya husumet yöneltmiş olmanın zorlukları ile karşılaşırsınız) pek çok hacker bile bu kişilerin gerçek kimliğini bulamayabilir. Kaldı ki içerik sağlayıcıların ötesinde bazı internet platformlarında, husumeti yönelteceğiniz internet platformunu kimin işlettiğini yani künye bilgilerini de kolay kolay bulamayabilirsiniz.
Husumet yöneltilemediği zaman dava usulden reddedilmese ve ‘‘mahkeme araştırsın’’ denilse bile mahkeme belki de Zimbabve’deki bir VPN sunucunun IP adresinden gönderildiği tespit edilmiş olan fakat gerçekte Rusya’dan gönderilmiş bir içeriğin sahibini nasıl tespit edebilir?
2) Hızlı Gerçekleşmesi Gereken Engelleme/Kaldırma İşlemleri Aylarca ve Hatta Yıllarca Sürecek Davalarda Nasıl Hakkaniyetli Bir Durum Yaratacaktır?
5651 s. Kanun’un iptal edilen 9. maddesinde, kişilik hakkı ihlallerine dair başvurularda hakimin 24 saat içerisinde karar vermesi gerekiyordu. Bu durum kanun koyucunun ‘‘acaba 24 gün mü desek, 24 saat mi’’ gibi keyfi bir değerlendirmesi sonucu yaratılmış değildi. Bu durum internet ortamının gereklerinden kaynaklanıyordu ve internet hukuku ile ilgili hangi uluslararası makaleyi okursanız okuyun, internet ortamındaki hukuka aykırılıkların ivedilikle çözülmesi gerektiği noktasında tüm uzmanların aynı şeyi söylediklerini göreceksiniz.
Bu ‘‘acelenin’’ sebebi, internet ortamına konan bir içeriğin kısa zaman içinde milyonlarca kişiye ulaşabiliyor, milyonlar tarafından kaydedilebiliyor, bilahare içeriğin hukuka aykırılığı ortaya çıksa bile insanların bu mahkeme kararından haberdar olmadığı için halen o içeriği hatırlıyor oluşundan kaynaklıdır. Bu konuda yani hızla kaldırılamadığı için yayılan ve artık iş işten geçmiş olan internet içerikleri yüzünden dünyada çeşitli intihar vakaları dahi yaşanmış, yaşanmaktadır. Zira internetin gücü, bir basılı gazete yahut arşive alınan bir televizyon yayınının binlerce kat ötesinde etki etmekte, insanların temel değerlerini bir anda alaşağı edebilmekte ve tabiri caiz ise insanların hayatları kararabilmektedir.
Gelelim asliye hukuktaki haksız saldırının sonlandırılması davalarına… Tebligatlar ve ön inceleme duruşmasının yapılmasının bile aylar sürdüğü açıktır. Dolayısıyla konuyu daha fazla uzatmanın aslında bir anlamı........
© Hukuki Haber
