menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA TİCARİ İLİŞKİLERDE KUR FARKI TALEBİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME ŞARTI

9 0
previous day

Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ülke Parası ile Ödeme” başlıklı 99.maddesinde; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari Hükümlerle Yasaklanmış İşlemler ile Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları” başlıklı 1530/2.maddesinde ise; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda döviz cinsinden satım sözleşmelerinde satıcının kur farkı talep edebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda ya da sözleşmede kur farkı talep edileceğinin açıkça yazılı olması gerekir. Olası uyuşmazlıklarda alıcının döviz cinsinden satım sözleşmelerinde TL olarak ödeme yapması halinde, satıcının talebi üzerine fiili ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekir. Kur farkı talebi için sözleşme haricinde sipariş formunda, proforma faturada ya da teklif formunda bir hüküm bulunması da yeterli kabul edilmektedir. Tarafların yazılı anlaşmalarında bu şarta yer verildiği takdirde bu anlaşma taraflar için bağlayıcı olup, TL cinsinden çekle ödeme yapılması sözleşme şartını değiştirmez. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.

Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.2.2018 Tarihli 2016/16115 Esas 2018/1030 Karar sayılı ilamında, taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda satış bedelinin döviz cinsinden kararlaştırılması halinde ve de bu formda çekle ödemelerde kur farkı alınacağının yazılı olması halinde TL olarak yapılan ödemelerde ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirket arasında bir ticari ilişki bulunduğunu ve kur farkı alacağı için düzenlenen faturaların davalı tarafa noter kanalıyla bildirildiğini, ödeme yapılmayınca ... 9.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takipte bulunduklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın haksız olduğunu, davacının düzenlemiş olduğu kur farkı faturasına itiraz edildiğini ve faturanın iade edildiğini, davacı ile aralarında kur farkına dair yazılı bir sözleşme bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ödemelerin çek ile yapıldığı, çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen TL üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceği, ayrıca davacının B.K.nun 83.maddesi uyarınca alacağının yabancı para üzerinden isteme hakkına sahip iken tercih hakkını TL üzerinden kullanıldığı, tahsilat yaptığında kur farkından doğan fazlaya dair alacağını saklı tuttuğunu bildirmediği,uzun süreli olan ticari ilişkilerinde daha önce böyle bir talepte bulunmadığı ve bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğu dolayısıyla davacının kur farkı alacağına dair talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunda ve malın davalıya tesliminde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan DÜZENLENEN SIPARIŞ FORMLARINDA satış bedeli yabancı para cinsinden belirtilmiş olup, faturalarda da yabancı para cinsinden TL karşılığı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca sipariş formlarının 4. maddesinde "Ödeme vadeli (TL) çek ile yapılır ise çek tarihinin günündeki Merkez Bankası Döviz satış kurundan hesaplanır” 3.maddesinde ise “Satış bedelimiz döviz (USD) cinsindendir." düzenlemeleri mevcuttur. Bu durum karşısında TL olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.”

Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 10.2.2016 Tarihli 2015/11192 Esas 2016/2067 Karar sayılı ilamında ise, faturaların döviz cinsinden düzenlenmesi akabinde satıcının TL cinsinden çekle ödeme tahsil etmesi halinde kur farkı talep edemeyeceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen … Doları cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; davaya konu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ÖDEMEYI TÜRK LIRASI ÜZERINDEN ÇEK OLARAK KABUL EDEN DAVACININ BU AŞAMADAN SONRA KUR FARKI ISTEYEMEYECEĞININ KABULÜ GEREKIRKEN, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.07.2007 Tarihli 2007/19-553 Esas 2007/547 Karar sayılı kararında, davalı borçlunun aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödemiş olması ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydetmesi halinde diğer kur farkı alacağından sorumlu olacağı belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davalının itirazı üzerine aynı bilirkişilerden alınan 09.04.2003 tarihli ek raporda ise, dava konusu faturaların davalı tarafından kabul edilerek yasal defterlere kaydedildiği de belirtilmek suretiyle ilk raporlarındaki görüş tekrarlanarak davacının davalıdan Dolar kur farkı alacağı olduğu kanısına varıldığı açıklanmıştır. Alınan ilk rapora karşı davacı itiraz etmiş olup, mahkemece alınan rapor hükme yeterli görülmeyerek ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 27.6.2003 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ve davalının itirazı üzerine alınan ek bilirkişi kurulu raporunda satışın yabancı para üzerinden yapıldığı ve bu nedenle davacının fiili ödeme tarihine göre kur farkından 76.727.220 Dolar alacaklı olduğu belirtilmiştir. B.K. nun 83. maddesi gereğince yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı talep edilebilir. Davalının aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödediği ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydettiği çekişmesizdir. Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek davacının kur farkından oluşan alacağının tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. … Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı........

© Hukuki Haber