Yapay zekâ mı, öğretmen mi?
“Yapay zekâ öğretmenin yerini almayacak, ama onu dönüştürerek ve öğrenciyi destekleyerek eğitimin yeni bir çağını başlatacak. Öğretmenlerimizi güçlendirmek ve yapay zekâyı akıllıca entegre etmek için harekete geçmeliyiz. Geleceğin sınıflarında ikisi yan yana olacak, ama direksiyonda her zaman öğretmen olacaktır.”
İstanbul Aydın Üniversitesi, STEM Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Devrim Akgündüz ile “Yapay zekâ öğretmenin yerini alabilir mi?” sorusuna yanıt aradık.
Eğitim dünyasının en hararetli tartışalarından birisi şu: “Yapay zekâ öğretmenin yerini alabilir mi?” Kimileri teknolojiyi kurtarıcı görerek “evet” diyor, kimileri ise farklı endişelerle “hayır” cevabını veriyor. Ancak eğitim gibi insanın merkezde olduğu bir alanda cevap bu kadar basit olamaz. Öğretmenlik yalnızca bilgi aktarmak değil öğrenciyi anlamak, yönlendirmek ve hayatına dokunmaktır. Bu nedenle, meseleyi beş kritik soru üzerinden tartışalım.
Öğretmenin görevi bilgi aktarmak mı, hayata hazırlamak mı?
Öğretmeni sadece “bilgi aktarıcı” olarak görmek, mesleği küçültür. Günümüzde bilgiye kitaplardan, internetten ya da yapay zekâdan hızla erişilebilir. Ancak ideal öğretmen, sınıfta sadece ders anlatmaz. Öğrencisinin gözlerine bakarak motivasyonunu anlar, yanlış yaptığında cesaretini kırmadan yönlendirir, yeteneklerini keşfeder ve hayallerine ışık tutar. Öğretmen, öğrenciyi sadece üniversiteye değil hayata hazırlar. Örneğin, bir matematik öğretmeni yalnızca problemleri çözdürmez; sabırlı olmayı, eleştirel düşünmeyi, farklı yollar denemeyi ve başarısızlıktan yılmamayı öğretir. Bir fen bilgisi öğretmeni, öğrenciye deney yaptırırken keşfederek öğrenmesini ve sorgulamasını sağlar. Öğretmen, bilgi kaynağından fazlasıdır; rehberdir, yol göstericidir, rol modeldir.
Okul bilgi deposu mu, insan yetiştirme yeri mi?
Okul sadece bilgi aktarımı için olsaydı, öğrenciler evlerinden yapay zekâyla müfredatı öğrenebilirdi. Oysa okul, iş birliği........
© HalkTV
