menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Üniter devlet ekseninde anadil eğitimi

15 4
22.10.2025

“Ülkemizde ulus devleti demokrasi ilkeleri bağlamında ortak değerler üzerine daha çok güçlendirerek inşasını sağlama bağlamında ve bölgemize yönelik yeni tehdit algıları karşında eğitim dilini emperyalist güçlerin “böl-parçala-yönet” stratejisine alet etmemek, kültürel ayrışmayı getirecek tehlikelerden korumak gerekir.”

Prof. Dr. Feyzi Uluğ ile üniter devlet ve anadil eğitimi konusunu konuştuk.

Sn. Hocam, biliyorsunuz son aylarda çözüm süreci meselesi ülke gündeminde yer işgal eden önemli konular arasında yer almakta. Bu arada anadilde eğitimin de çözüm süreci içindeki konulardan birisi olduğu anlaşılıyor. Bugün sizinle, yıllardır eğitim yönetimi alanında hizmetler veren, ama aynı zamanda da kamu yönetimiyle yakından ilgilenen bir akademisyen olarak, üniter devlet ve anadil eğitimi konusunu konuşmak, bununla ilgili değerli görüşlerinizi almak istiyoruz.

İlk sorum şöyle olacak:

Devlet sistemlerinde üniter devlet, federal devlet gibi çeşitli kavramlar var. Bunlardan ne anlamamız gerekir, kısaca açıklar mısınız?

Üniter devletten önce devlet kavramını tanımlayarak söze başlamak isterim. Devlet, bir ülkede siyasal olarak örgütlenmiş kendine özgü işleyiş kuralları olan hukuki bir varlıktır ve üç temel direk üzerine oturur: Ülke, halk ve egemenlik. Nitekim, devlet öncelikle sınırları belirli bir toprak parçası üzerine kurulur ki biz buna ülke diyoruz. Bu toprak üzerinde yaşayan topluluk yani halk ya da halklar da ulusu (millet) oluşturur. Ulus, aslında devleti kuran yapının sosyal öğesidir. Egemenlik ise, iktidar ve bağımsızlığa vurgu yapar; devletin yasama, yürütme ve yargısal yetkilerinin tümünü kapsar.

Siyasetbilim alanyazını üzerinden devlet türlerine baktığımızda, bunun şeklini kurucu gücün (irade) belirlediğini söylememiz gerekir. Bu düzlemde devleti ortaya çıkaran koşullar şekli de tayin etmektedir. Yaygın iki devlet şekli ise tekçi ve bileşik devlettir. Peki üniter devlet nedir? Üniter devlet, merkezi yönetim esaslarına göre yönetilen “tekçi” devlet yapılanmasıdır. Bir başka anlatımla da ülke, ulus ve egemenlik öğeleri bakımından; yasama, yürütme ve yargı organlarıyla birlikte bir bütün olarak teklik özelliğine sahip devlet biçimidir. Üniter devletlere Türkiye ile birlikte; Fransa, İngiltere, İtalya gibi pek çok ülke örnek verilebilir. Teklik, devletin bölünemez, ayrıştırılamaz bütünsel bir yapı olmasını anlatır. Tekçi yapı yasama, yürütme ve yargı yetkisini merkezde toplar, yani yetki merkezcidir. Dolayısıyla merkeziyetçilik bu yapının karakteristik yanıdır. Tüm ülkeyi kapsayan ve her tür yapı ve kişiyi bağlayan anayasa ve tekli hukuk sistemi de yine bu devlet şekline özgüdür.

Üniter devlet dışında bir başka yaygın devlet şekli de bileşik devlettir. Bileşik devlet, iki ya da daha çok devletin sıkı ya da gevşek bağlarla birleşmelerinden ortaya çıkar. Bileşik devlet konfederasyon ya da federasyon şeklinde olabilir. Konfederatif devletlerde; birden çok bağımsız devlet uluslararası hukuki kişiliklerini koruyarak bir araya gelip bir tür devlet topluluğu oluşturmaktadır. Örneğin, İsviçre Konfederasyonu bu türdedir. Her kantonun kendi anayasası, yasaları, hükümeti ve parlamentosu vardır. Öte yandan federasyon türünde ise, uluslararası kişiliğe sahip bir merkezi devlet altında toplanan bölgesel devletler aralarında anayasal yetki paylaşımı yaparak kendine özgü bir devletler topluluğu oluşturmaktadır. Bu yapıda kritik nokta, federal ve federe devlet arasındaki iktidar bölüşümünün anayasa ile tayin edilmiş olmasıdır.

Konu açılmışken hemen belirteyim, ulus devlet ile üniter devlet arasındaki ilişkiyi de ortaya koymak gerekir. Ulus (millet); ortak tarih bilinciyle aynı ülkede dil, ülkü, duygu, inanış, gelenek, görenek birliği içinde yaşayan, aynı ya da benzer kültürel değerleri paylaşan topluluktur. Bu tanımdan hareketle ulus devlet; güç ve bağımsızlığını ulusun yasama, yürütme ve yargı yetkisinden, yani egemenliğinden alan devlet olarak tanımlanabilir. Bu noktada devletin politik ve jeopolitik bir varlık olmasına karşın, ulusun, kültürel ve etnik bir varlık olduğunu belirtmek gerekir. Ulusta, yaygın durum, aynı dil ve inanışın ezici çoğunluğu kapsar olmasıdır. Peki üniter devlet bir ulus devlet midir? Hemen belirtelim, üniter devletler genellikle ulus devlet formundadır. Ancak, ulus devlet için aynı zamanda üniter devlet olmak koşul değildir. Yani, ulus devletin mutlaka ‘üniter devlet’ olması gerekmez. Örneğin Almanya federal bir devlet sistemine sahiptir, ama ulus devlettir.

Anayasa ve hukuk sistemimiz açısından üniter devlet konusunda çizilen çerçeve ve merkezden yönetim kavramından ne anlamamız gerekir?

Türk hukuk sistemine bakıldığında az önce belirtmeye çalıştığım üniter devlet tanım ve özelliklerinin Anayasa ve yasalar açısından geçerli olduğunu görürüz. Nitekim Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez 3’üncü maddesine göre “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Bu hüküm açık biçimde devletin üniter bir devlet olduğuna işaret eder. Anayasada TBMM’ye verilen yasama, Cumhurbaşkanına verilen yürütme ve yargı organlarına verilen yargılama yetkisi tüm ülkeyi kapsayıcı ve bağlayıcı niteliktedir.

Anayasaya göre, yürütme işlevi açısından idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olup kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır (Md. 123). Merkezi yönetim yapısal bakımdan başkentte konuşlu merkez ve onun uzantıları olan (kısaca taşra dediğimiz) il ve il altı kademelere ayrılır. Merkez uzantıları yetki genişliği ilkesine göre yönetilir. Yetki genişliği sisteminde merkeze ait yetkilerin bir kısmı taşra (valilik) birimleri eliyle kullanılmaktadır. Bunun yanında yine Anayasaya göre, il ve il altı (ilçe-köy) yerleşimlerde yerel gereksinimleri gidermek üzere yerinden yönetim ilkesi bağlamında yerel yönetim kuruluşlarının kurulmasına (belediye, özel idare) olanak sağlanmaktadır. Burada yetki genişliğinden farklı olarak merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında yasayla kurulan bir yetki paylaşımı düzeni (âdem-i merkeziyet) söz konusudur. Kurala göre, merkez ve yerel yönetim organı arasındaki yetki bölüşümünde yetkiyi üstlenen, vesayet yetkisi sınırları içinde üstlendiği yetkiyi kendi başına kullanma hakkı elde etmektedir. Özellikle tekçi Avrupa ülkelerinde yerinden yönetim kuruluşlarına verilen yetkilerin........

© HalkTV