Mağdur öğretmenler ülkesi
“Çocuklarımızın ve dolayısıyla ortak geleceğimizin güvencesi, ancak nitelikli ve güçlü bir eğitimle sağlanabilir. Bu da ancak statüsü yükseltilmiş, toplumsal saygınlığı korunmuş, ekonomik ve özlük hakları güvence altına alınmış öğretmenlerle mümkündür. Unutulmamalıdır ki öğretmenin kaybettiği yerde, halk da kaybeder.”
Eğitimci Özgür Bozdoğan ile öğretmenlerimizin problemlerini konuştuk.
Son dönemde mağdur edilen öğretmenler sorunların çözümü ve mağduriyetlerinin giderilmesi için seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Öğretmenler arasında mağduriyetin bu kadar yaygın olmasının nedenleri nelerdir? Bu durum MEB yönetiminin hatalarından mı kaynaklanmaktadır?
Siyasi iktidarın eğitim politikaları ve MEB’in uygulamaları, çok sayıda öğretmeni mağdur etmektedir. Proje okullarından hukuksuzca uzaklaştırılan, mülakatlarda hakkı yenilen, ders ücreti karşılığında asgari ücretin dahi altında çalışmak zorunda bırakılan, özel sektörde düşük ücretlerle ağır koşullar altında çalışan, atanma umudunu kaybeden ve tüm bunların yanı sıra siyasilerin ve yöneticilerin açıklamalarının hedefi hâline gelen yüzbinlerce öğretmen vardır. Bugün Türkiye’nin adeta bir “Mağdur Öğretmenler Ülkesi”ne dönüşmüş olduğunu ifade etmek abartı değildir. Öğretmenlerin mağduriyeti, yönetimin hatalarından ya da yetersizliklerinden değil; bilinçli tercihlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Proje okullarından öğretmenlerin gönderilmesi ile ilgili tartışmalar sürüyor. Proje okullarında tam olarak ne yaşandı?
Proje okullarından hukuksuz şekilde gönderilen öğretmenler, mağduriyetin en görünür kesimini oluşturmaktadır. “Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları” adıyla oluşturulan proje okulları, kuruluşundan itibaren siyasi iktidarın kadrolaşma alanı haline gelmiştir. Öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmelerinde herhangi bir ölçüt gözetilmeyen bu kurumlar, hukuken doğrudan Milli Eğitim Bakanı’na bağlıdır. Böylece proje okulları, genel kuralların dışında bırakılmış; en çok da okul müdürleri olmak üzere eğitim yöneticilerinin sendikal, siyasal veya kişisel yakınlığa göre atama yapabildiği kurumlara dönüştürülmüştür.
Bu okulların bir kısmı Cumhuriyet öncesine kadar uzanan tarihi mirasa sahip; mezunları, öğrencileri ve eğitim geleneği ile ülkenin tarihine katkıda bulunmuş kurumlardır. Aynı zamanda proje okulları, Türkiye’nin en bilinen, akademik çıktıları en yüksek liseleridir. LGS sınavında en yüksek puan alan öğrencilerin yerleştiği bu kurumlar, iktidar tarafından “siyaseten uygun kadrolar” aracılığıyla şekillendirilmek istenmektedir.
8 Nisan 2025’te açıklanan öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri, tarihin en kapsamlı “öğretmen kıyımı” olarak kayda geçmiştir. Hiçbir ölçüte dayanmadan gerçekleştirilen atamalar sonucunda, büyük bölümü iktidara muhalif sendikalara üye olan 9.252 öğretmenin görevleri sonlandırılarak depoya alındıkları ortaya çıkmıştır. İl milli eğitim müdürlüklerinde hazırlanan listelerle hangi öğretmenlerin kalacağına, hangilerinin gönderileceğine karar verilmiş; ancak bu listelerin hangi kritere göre oluşturulduğu açıklanmamıştır.
Atama sonuçları, kararların temel motivasyonunun muhalif öğretmenlerin proje okullarından tasfiyesi olduğunu açıkça göstermektedir. Bu kıyımı kimlerin, hangi talimatla gerçekleştirdiği kamuoyuna açıklanmalıdır.
Proje okullarından hukuksuzca uzaklaştırılan öğretmenler, idari yargı yoluyla haklarını aramaya devam etmektedir. Ancak yalnızca mahkeme kararları değil, aynı zamanda toplumsal adalet duygusunun da onarılması gerekmektedir. Öğretmenlerin görevlerine iadesi, sadece öğretmenler ve öğrenciler açısından değil, toplumun tamamı açısından da adaletin yeniden tesis........© HalkTV





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d