Eşit, parasız, zorunlu, bilimsel eğitim kamusal haktır
“Özel okulların devlet okullarına oranı AKP iktidarı döneminde ülke tarihinin en büyük oranına ulaştı. Zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasının, kaldırılmasının kaybedeni yoksul, emekçi halkın çocukları olacak.”
Eğitimci yazar Feray Aytekin Aydoğan ile güncel eğitim problemlerini konuştuk.
Zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin son katıldığı bir programda “12 yıllık zorunlu eğitimin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu. Hükümet olarak bir karar almak durumundayız. O kararı aldığımızda paylaşacağız” açıklamasını yaptı. Ancak 1 milyonu aşkın öğretmenin, milyonlarca öğrencinin, velinin gündemi eğitim süresinin kısaltılması değil. Onların gündemi öğrencilerin eşit, parasız, bilimsel, nitelikli, kamusal eğitim hakkına, öğretmenlerin ise eşit haklara sahip güvenceli, insanca yaşama, çalışma hakkına sahip olması. Siyasi iktidarın bu meseleyi gündem yapacağının yaklaşık iki yıldır sinyalleri veriliyordu. Platform, dernek gibi isimlerle çeşitli yapıların hazırladığı raporlarda bu başlık ana başlık oldu. Ayrıca geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı başında bakan Yardımcısı Yelkenci’nin 4 4 4’ü değiştireceğiz açıklaması da ne amaçlandığını bize gösteriyordu.
Kamusal, bilimsel, nitelikli, eşit eğitimi kaybetmemizin sonucu maalesef zorunlu eğitim ve süresi hak kapsamında değil sonuçları üzerinden değerlendirilebiliyor.
Eğitimin bir hak olmaktan çıkarıldığı, yalnızca satın alınarak ulaşılabildiği onlarca adım atıldı. Şimdi ise eğitimde yaratılan bu yıkımın en büyük darbesine hazırlık yapılıyor. Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıyor. Parasız, zorunlu eğitim hakkı aydınlanma mücadelesinin bir kazanımı. Paraya ve siyasi güce sahip olanların ulaşabildiği bir ayrıcalık olan eğitimin bir yurttaşlık hakkı, kamusal bir hak olması emek mücadelelerinin, emperyalizme karşı mücadelelerin ve aydınlanma mücadelesinin sonucuydu. Cumhuriyet kurulmadan önce eğitim yalnızca bir avuç saray ve saray eşrafının, toprak ağalarının elindeki ayrıcalıktı. 19 milyonu aşkın nüfusun okuryazar oranı yüzde 3 ila yüzde 5 arasında değişiyordu. Ülkemizde kamusal eğitim hakkı, parasız, zorunlu eğitim süresi Cumhuriyet’in ve yıllardır memleketin her yerinde sürdürülen eğitim hakkı mücadelesinin, emek mücadelesinin kazanımıdır.
Müslüman Sanayici İş Adamları Derneği (MÜSİAD), Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, İnsan Vakfı gibi siyasi iktidarın politikalarının destekçisi, sözcüsü yapıların yaptıkları açıklamalar ve çalıştay raporlarında zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasına yönelik üç ana argümanı öne sürüyorlar. -Bu yapılar Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli sürecinde de aktif faaliyet yürüttüler.- Her argüman aslında politik bir tercih ve amaçlananın ne olduğunun itirafı. Birincisi; eğitime ayrılan bütçenin “büyük bir yük” olduğunu, “bu yükün devletin elinden alınması” gerektiğini söylüyorlar. “Yeterince özel okulun, özel kursun, sertifika programının olduğunun parayla isteyenin eğitime ulaşabileceğini” söylüyorlar. “Önce lisenin, sonra ortaokulun zorunlu olarak kaldırılması gerektiğini, devlet okulu olacaksa da çocukların yarı zamanlı okula gittiği fabrika-okul, dershanesiz okul, sanayi-okul, cami-medrese-okul gibi esnek okul modellerinin uygulanması gerektiğini” söylüyorlar.
Özel okulların devlet okullarına oranı AKP iktidarı döneminde ülke tarihinin en büyük oranına ulaştı. Bakan Tekin katıldığı programda devlet okullarında para toplanmadığını söylese de gerçeği herkes biliyor, yaşıyor. Kayıt parası, katkı payı, proje sınıfı gibi isimlerle ve eğitime yeterli bütçenin ayrılmamasıyla, siyasi kadrolaşmayla özetle eğitim politikalarının sonucu olarak eğitim paralılaştırıldı. Eğitim paralılaştıkça yoksulluğun, eşitsizliğin sonucu okul terkleri, okuldan kopuş her geçen yıl artıyor. Geçtiğimiz yıl bu sayı 1,5 milyonun üzerindeydi. Ayrıca devamsızlık oranları açısından bakıldığında durum daha vahimdi. İlkokuldan itibaren devamsızlık oranları artıyordu. Örneğin meslek liselerinde yaklaşık iki öğrenciden, imam hatip liselerinde üç öğrenciden biri devamsız. Okul terklerinin, devamsızların artışı da iktidara yetmiyor, çocukların okuldan kopuşunu hızlandıracak adımlara hız veriyorlar.
İkinci argümanları ise parasız, zorunlu eğitim süresinin erken yaşta işçiliği engellediği. Sermaye, patronlar erken yaşta, ucuz işgücü istiyor. Bu yüzden çocuk işçi bulma merkezleri olan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) yaygınlaştırıldı. Zorunlu eğitim süresini kısaltarak “patronlar için daha fazla çocuğu çocuk işçi haline getireceğiz, okulları, kamu kurumlarını çocuk işçi bulma kurumlarına dönüştüreceğiz” diyorlar. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi, meslek ortaokullarının açılması, Kırıkkale ve Kocaeli gibi yerlerde sektör içi, sektöre entegre, bölge, ihtisas okullarının açılması gibi adımlarla organize sanayi bölgelerinde, ticaret bölgelerinde açılan okullarla meslek liselerinin de MESEM’lileştirilmesi, çocuk işçiliğinin ortaokul sıralarına indirilmesi konusunda adımlar atıldı. Çocukların okuldan koparılması, çocuk işçi haline getirilmesi ile ilgili ciddi yol aldılar. Zorunlu, parasız eğitimin kısaltılmasına yönelik hazırlıkların büyük çoğunluğunu tamamladılar.
Üçüncü argümanları ise “zorunlu eğitimin yuva kurmaya engel” söylemi. Sözkonusu çocuklar 18 yaş altı, okul çağındaki çocuklar. Eğitim süresi azaltılmalı diyerek çocuk yaşta evliliklere çağrı yapıyorlar. Doğum oranları dünyanın her yerinde azalıyor. Ülkemizde de ülke tarihindeki en düşük orana yüzde 1,4’e düştü. Sermaye ucuz, bedava işgücü bulamama telaşına düşmüş durumda. Kadınlar işsizliğin, yoksulluğun sorumlusu ilan edilerek hedef gösteriliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı politikalarla, “kutsal aile”, “aile yılı” söylemleriyle ve parasız, zorunlu eğitim hakkını çocukların elinden alarak, eğitim süresini kısaltarak çocuk yaşta evliliklerin yaygınlaştırılmasını amaçlıyorlar. “Fıtrat”, “kader” diyerek dini araçsallaştırıyor, sermayenin ucuz, bedava işgücü ihtiyacı için patronlar ne istiyorsa onu yapmaya hazırlanıyorlar.
Zorunlu, parasız eğitim süresinin kısaltılmasının, kaldırılmasının kaybedeni yoksul, emekçi halkın çocukları olacak. Kaybeden atama için yıllardır bekleyen, norm fazlası, öğretmen hareketliliği gibi isimlerle her geçen yıl artan bir şekilde fiili sürgünü yaşayan öğretmenler olacak.
Esnek-yarı zamanlı okul modeli ile ne amaçlanıyor? MESEM ile ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önceki hafta Gebze Güzeller Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bir kolej bir buluşma düzenledi. Kolejin sayfasında okulun ücretsiz olduğu vurgusu yer alıyor. Ücretsiz dedikleri ise okula düzenli devlet teşviği verilmesi. Yine önceki hafta içinde Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile OSB (Organize Sanayi Bölgesi) içinde ve dışında yer alan özel meslek lisesi patronlarına bu yıl verilecek devlet teşvikleri açıklandı. OSB içindeki özel meslek lisesi patronlarına bu yıl ödenecek destekler öğrenci başına 46 bin liradan başlayarak 77 bin 626 liraya kadar ulaşıyor.
Devlet okullarına aktarılması gereken kaynaklar özel meslek lisesi patronlarına aktarılıyor. Aynı zamanda buradaki çocuklar bulundukları veya yakın çevredeki organize sanayi bölgelerinde, firmalarda yine ücretleri devlet tarafından karşılanarak stajyer veya çırak olarak ucuz veya bedava işgücü olarak çalıştırılıyor.
2019 yılı Temmuz ayında 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda yapılan düzenleme ile özel sektörün mesleki eğitim merkezi (MESEM) kurabilmesinin de önü açılmıştı. Böylece şirketler özel meslek liselerinden sonra özel MESEM açmaya başladı. Gebze Güzeller OSB Mesleki Eğitim Merkezi bu düzenlemeden sonra Türkiye’nin ilk özel mesleki eğitim merkezi olarak 2020 yılında kuruldu.
Kolejin düzenlediği buluşmanın gündemi erken yaşta uygulamalı eğitim ve sanayiye entegre okul modelleriydi. Erken yaşta uygulamalı eğitim dedikleri çocuk işçiliği, sanayiye entegre okul dedikleriyse okulu, öğretmeni, kamusal eğitimi çocukların yaşamından çıkaran, çocukların çalıştırıldığı sanayi bölgeleriydi. Buluşmada yalnızca Gebze Güzeller Sanayi Bölgesi’nde 160 firma bulunduğu, kolejde 2140 öğrenci kapasitesinin olduğu ve özel MESEM’in de aynı kapasiteye sahip olduğu açıklanıyor. Binlerce öğrencinin bulunduğu bir nevi çocuk işçi kampı yaratılmış.
Toplantıda ilçe milli eğitim müdürü, kaymakam, esnaf ve sanatkarlar odası başkanı da yer alıyordu. Özel okul patronlarının ve sermaye gruplarının taleplerini, çocuk işçi ihtiyacını karşılamak için çocukların yaşamına ve geleceğine karar verildiği buluşmalar ülkemizin her yerinde art arda gerçekleştiriliyor.
Buluşmada, tüm çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan isimler "Üzerimizdeki öğrenci sorumluluğunu Gebze Güzeller Sanayi Bölgesi üstlendi" diyor. Dört bini aşkın öğrencinin bu OSB’deki firmalara teslim edildiğinin açık itirafı. Ve ekliyorlar; "Amacımız çocukların bir an önce işle tanışması ve sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağına ulaşmasıdır. Çocuklar daha erken yaşta ve yazları da çalıştırılmalı, bir an önce yasal düzenlemeler yapılmalı bu konuda da Mili Eğitim Bakanlığı ile temas halindeyiz" diyorlar. Bu yasal düzenlemenin de zorunlu eğitim kaldırılmalı, sınırlandırılmalı diyerek yaptıkları açıklamalardan ve eğitimin hak olmaktan adım adım çıkarılması çalışmalarından bağımsız olmadığını biliyoruz.
Çocukları yoksulluğun ve eğitimdeki eşitsizliğin sonucu MESEM’lere mecbur bırakan çocuk işçiliğini gizlemenin adı olan MESEM artışı tüm yöntemlerle devam ettiriliyor. Eylül 2023’te 9. sınıfta sınıf tekrarı yapan öğrencilerin MESEM’lere nakil yaptırmaları durumunda 10. sınıfa devam edebileceği düzenlenmişti. Nasıl bir tesadüftür ki aynı tarihte yapılan değişiklikle sınıf tekrarının da önü açılmıştı. Yaz tatili döneminde okul idarelerine MEB tarafından yazı gönderilerek sınıf tekrarına kalan öğrenci velilerinin okullara çağırılarak çocuklarını MESEM’lere yönlendirilmesi istendi. Çocukların okulda, örgün eğitimde olması ve eşit, nitelikli eğitim hakkına ulaşabilmesi sorumluluğu olan bakanlık bu sorumluluğunu bırakarak var gücüyle MESEM’lerdeki çocuk işçi sayısını arttırmak için çalışıyor.
MESEM’ler her geçen gün artan yoksulluğun çaresizliği ile çocuklar için zorunluluk haline getiriliyor. Asgari ücretin üçte biri veya yarısı için çocuklar okullarını bırakıyor, çocuk işçi haline getiriliyor. Veli onayı, il istihdam ve mesleki eğitim kurulu kararı gibi düzenlemelerle çocuklar günde 8 saat, gece 22:00’ye kadar haftanın 6 günü 14 yaştan itibaren İş Kanunu’na da aykırı bir şekilde çalıştırılabiliyor. Fiili olarak ise iş, zaman, gün tarifi olmadan esnek koşullarda yeterli iş güvenliği önlemleri de alınmadan çalıştırılıyorlar. Çalıştırılması "yasal" olan MESEM’li öğrencilerin sendikaya üye olması ise........
© HalkTV
