Çocukların önemli bir bölümü aç karnına derse giriyor!
“Çocuğun tok karnına derse girmesi sadece o günü değil, hayatının geri kalanını değiştiriyor. Çünkü eğitimde geri kalmak, hayat boyu geri kalmak anlamına geliyor. O yüzden okul yemeği dediğimiz şey, aslında yoksulluğun kuşaklar arası bir etiket gibi aktarımını kıran en güçlü araçlardan biri.”
Gazeteci/yazar Dr. Menekşe Tokyay ile aç karnına derse giren çocukları konuştuk.
Türkiye’de çocukların önemli bir bölümü aç karnına derse giriyor. OECD rakamlarına baktığımızda, maddi imkansızlıklardan dolayı her hafta en az bir kez öğün atlayan çocuklar oranında birinciyiz. Siz bu durumu bir ‘sosyal yardım’ meselesi olarak değil, doğrudan bir hak ihlali olarak değerlendiriyorsunuz. Neden?
Çünkü mesele aslında çok temel: aç bir çocuk eğitim hakkını kullanamaz. Karnı zil çalan, zihni dağınık, yorgun düşmüş bir çocuğun matematikte işlem yapmasını, edebiyat dersinde şiirden keyif almasını, bilim deneyinde merak duymasını bekleyemeyiz. Yani ücretsiz okul yemeği, sadece beslenme değil, doğrudan eğitime erişim hakkının da garantisidir. “Sosyal yardım” dediğimizde, bu geçici bir lütuf gibi sunuluyor. Oysa mesele hak olduğunda, devletin kalıcı ve sistematik bir sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Nasıl ki çocuklara “istersek okula göndeririz, istemezsek gönderemeyiz” diyemiyoruz; aynı şekilde “istersek yemek veririz, istemezsek vermeyiz” de diyemeyiz. Eğitim hakkı ile beslenme hakkı birbirine yapışık, birbirini tamamlayan iki unsurdur. Kitabımda da özellikle vurguladığım gibi, bu meseleyi hak temelli görmek, çocuğu merkeze almanın ilk adımıdır.
Bakın bu ay başında New York valisi çok kıymetli bir açıklamada bulundu: “Her New Yorklu çocuğun başarılı olmak için ihtiyaç duyduğu itici güce sahip olmasını istiyorum. Bu eğitim öğretim yılından itibaren tüm öğrencilerimize kahvaltı ve öğle yemeği ücretsiz olacak.” Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan, çocukken ücretsiz okul yemeğinden faydalanan biri. Bugün de milyonlarca çocuğun aç kalmaması için Londra’da tüm ilkokul öğrencilerine ücretsiz yemek sağlamayı belediyenin önceliği haline getirdi. Ve bunu yaptı da. Kâğıt üzerinde bırakmadı.
Dolayısıyla karar alıcılar bunu artık hiyerarşik bir yardım olarak değil, her çocuğun eğitimde ve hayatta başarılı olmak, itici güce sahip olmak adına temel bir hakkı olarak görüyor. Ücretsiz okul yemeği, bir anlamda yoksulluğu yönetmek, kalıcı eşitsizlikleri sürdürmek yerine onları dönüştürmeye, onları yok etmeye yönelik siyaset-üstü bir çözüm. Bugün İsveç’ten Kore’ye, Hindistan’dan Şili’ye, Malavi’ye, Filipinler’e, Pakistan’a, Kenya’ya dek 100’ü aşkın ülkede yaklaşık 466 milyon çocuk ücretsiz okul yemeğinden faydalanıyor.
Peki Türkiye’de bu hak neden hâlâ hayata geçirilemedi? Kaynak mı yok, yoksa siyasi irade mi eksik?
Bu soruya verilecek en dürüst yanıt şu: mesele kaynak değil, mesele öncelik. Türkiye’nin kamu bütçesine baktığınızda, yollar, köprüler, teşvik paketleri, devasa inşaat projeleri için ayrılan milyarlar var. Oysa devlet okullarında okuyan yaklaşık 15 milyon çocuğa günde bir öğün ücretsiz yemek vermek, 2025 yılı kamu harcamalarının yalnızca yüzde 1,5’ine denk geliyor. Yani bu ülke aslında bunu rahatlıkla yapabilir. Çocukların beslenmesi siyasi gündemde üst sıralara konduğu anda bunu yapabilir.
Her yıl Kasım ayında başlayan bütçe görüşmeleri sırasında benim de kurucularından olduğum Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu ücretsiz okul yemeği ve temiz suya erişimin bütçeye dahil edilmesi için milletvekilleri nezdinde görüşmelerde bulunuyor; bu konuyu sosyal medya kanalları üzerinden yıl boyunca gündemde tutuyor ve bu konuda kaynak yaratılacağını sürekli vurguluyor. Medya ve sivil toplum bu konuda hak savunuculuğunda vitesi sürekli artırıyor.
Bunu söylediğimde çoğu kişi şaşırıyor: “Demek ki mesele para değilmiş” diyorlar. Evet, mesele para değil; mesele siyasi tercih. Eğer çocukları gerçekten bugünümüz ve geleceğimiz olarak görüyorsak, önceliğimizi yeniden belirlemek, yeniden kurgulamak zorundayız. Bu da toplumsal bir tartışma ve demokratik bir talep gerektiriyor. Tüm bunların da siyaset-üstü kurgulanması gerekiyor ki çocuklar en temel hakları olan beslenme üzerinden siyasi tartışmaların tam orta yerinde bulmasınlar kendilerini.
Kitabımda da bunu göstermeye çalışıyorum: ücretsiz okul yemeği, bir “ütopya” değil, sadece siyasi irade ve bu iradenin kalıcılığı meselesi. Ayrıca kitabımda bu konuda dünyada uygulanan finansman modellerini de ele aldım. Türkiye’nin bu modeller arasında kendi yapısına ve bütçesel kısıtlarına uygun olanları örnek alması mümkün. Birçok ülke ilk başta özel sektörün sponsorluğunu ve Dünya Bankası gibi kuruluşların teknik desteğini arkasına alıyor; yerel yönetimlerle merkezi yönetim işbirliği yapıyor;........
© HalkTV
