menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aşk: Onda bende (esir) olmak…

16 0
03.05.2025

Şiirlere, şarkılara, romanlara kısacası yaşamın her alanına ve anına değen aşk bazen bir bakışta başlar, bazen zamanla demlenir.

Şairler onu yeryüzünün en büyük yangını ilan ederken, filozoflar insan ruhunun en karmaşık hâli olarak tanımlar. Ne zaman ki yürek aklın sınırlarını aşar, işte o zaman aşk doğar.

Mevlana'ya göre aşk, “Öyle bir kimyadır ki o ancak can madeninde bulunur.” Aşk, varlığın en esaslı en sırlı sebebidir.

Aşk canânın eşiğini cânınla süpürmektir. Candan vazgeçiştir.

Platon, aşkı “ruhun bir zamanlar gördüğü güzelliği hatırlaması” olarak tanımlar. Ona göre aşk, ideal olana, görünmeyen mükemmele duyulan özlemdir. Bu yüzden maşukun yüzünün kıvrımlarında, bir sesin titreşiminde, aslında kendi ruhumuzun eksik parçasını ararız. Çünkü, “aşık olmak, bir eksikliği fark etmektir.”

Fuzûlî ise aşkı bir “derd-i mesut” olarak görür. Der ki: ”Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip”. Yaradan gelen derdin bile şifadan kıymetli olduğu hâl. Bu söz, aşkın sadece bir his değil, varoluşun ta kendisi olduğunun ifadesidir. Çünkü yarası iyileşen âşık amacını ve varlık sebebini yitirir.

Fuzuli gibi aşkı mânada değil maddede arayan Schopenhauer şöyle seslenir: “Aşk, türün devamı için........

© HalkTV