menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HABEAS CORPUS’U BİLİR MİSİNİZ!

91 1
03.10.2025

ÖNCE NOT: Yazıyı çoktan bitirmiştim.. Gecenin bir vakti “nasıl yani” dediğim haberi gördüm.. Ev hapsiyle tahliye edilen.. Hemen ertesi günü evde bayılınca hastaneye kaldırılan Ayşe Barım için yeniden tutuklama kararı verilmişti. Savcılığın kararıyla polisler tutuklama emriyle hastaneye gitti. Tam da Ayşe Barım’ın ölüme yol açabilecek rahatsızlığı nedeniyle beyin MR’ı çekilirken..

Bu gelişme üzerine yazıyı yeniden yazabilirdim ama yazmamaya karar verdim. Çünkü aşağıda okuyacağınız tablo, Türkiye’de yargının durumunu, bu son notla birlikte çok çok net ortaya koyuyor:

İnsanlar sudan sebeplerle ya da suçsuz yere daha hüküm bile verilmeden ağır biçimde cezalandırılıyor. Hatta, umarım Ergenekon davalarındaki örnekler tekrarlanmaz, ölümle karşı karşıya kalıyor.

*. *. *

Rönesans deyince akla Floransa gelir.. Leonardo da Vinci gelir..
Sanatçılar ve hamileri konuşulur.
Oysa Rönesans aynı zamanda adalet, hukuk anlayışında medeniyete eşik atlatan bir dönemdir.
“HABEAS CORPUS” yasası mesela.
Ne anlama geldiğini yazmadan önce, yasanın İngiltere’de 1679 yılında çıkartıldığını.. Yani tam tamına 346 yaşında olduğunu not etmeliyim.
Kısaca ve kabaca yasa şunu emrediyor: İnsanların keyfi tutuklamalarla haksız yere hapiste yatmasını önlemek için “sanığı getirin de bir görelim bakalım!”…
15. Yüzyılda yargının halini bugünkü şartlarda -belki buralar hariç- anlamak çok zor. Albert Camus ve Arthur Koestler’in benzersiz araştırmasında anlatılır mesela: Yaşları 12 civarında çocuklar ağlayarak idam edilmeye götürülürdü.
Belki uç bir örnekti bu. Ancak herhangi bir suçtan cezaevine (zindana) atılıp orada yıllarca unutulmak sıradandı.
“Avukat tutacak durumun yoksa baro yardım edecektir” diyen olmazdı.. Dipsiz bir karanlıkta unutulur giderdiniz.
İşte HABEAS CORPUS yasası buna karşı getirilmişti.
Sanıklar o karanlıktan çıkartılıp mahkemeye götürülecek.. Neyle suçlandığı, ne zamandır hapis yattığı anlaşılacak.. Keyfi, yanlış ya da bireyin haklarını çiğneyecek kadar uzun bir tutukluluk söz konusu mu görülecekti.
İlk başlarda tepkilerle karşılaşsa da sonraki yüzyıl, başta Avrupa olmak üzere yargının temel direği haline geldi.
Hele günümüzde!
Polis ve savcılık delilleri belli bir sürede toplamak ve iddianameyi o sınırlı sürenin sonunda sunmak zorunda.
Az önce dediğim gibi, buralar hariç!
Binlerce örnek var ama son Ayşe Barım davası hem taze hem de çok öğretici!!
Gezi olaylarını organize edip hükümeti devirmeye teşebbüs gibi vahim bir iddiayla tutuklandı. Tam 248 gün Silivri’de ölümün kıyısında yaşadı.
248 gün sonra duruşmada anlaşıldı ki, ihbarcı sağdan soldan, sosyal medyadan........

© HalkTV