Öncelikli gündemimiz
Hiç şüphesiz içinde bulunduğumuz şu zaman diliminde Gazze’den daha büyük bir acımız, Gazze’den daha derin bir yaramız, Gazze’den daha öncelikli bir gündemimiz yoktur. Aslında Gazze hadisesini Filistin topraklarının küçük bir bölümünde vahşice gerçekleştirilen bir soykırım olgusundan öte işgalci kafirlerin yeryüzü genelinde İslam Ümmetine ve mazlum halklarımıza yönelik zulümlerinin bir yansıması olarak değerlendirmek ve aynı zamanda tüm zorluk ve imkansızlıklara rağmen zorbalığa, adaletsizliğe, istikbara ve işbirlikçiliğe karşı Ümmet olarak direnişimizin bir sembolü olarak görmek durumundayız.
Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir, bir asrı aşkın bir süredir coğrafyamızın tamamında yüz yüze olduğumuz canavarlığın, zalimliğin, süslü lafların ardında yatan barbar dünya düzeninin mücessem halidir. Gazze’de ve bir bütün olarak Filistin topraklarında muhatap olduğumuz vahşet Keşmir’den Doğu Türkistan’a, Arakan’a; Mısır’dan, Sudan’a, Orta Asya’ya coğrafyamızın tamamında maruz kaldığımız zulüm zincirinden ayrı düşünülemez. Barbarlığa karşı insanlığın, hukuksuzluğa karşı adaletin, zulme karşı direnişin yurdu Gazze evimizdir, yüreğimizdir, geleceğimizdir. Buna binaen Gazze’de barbarca, vahşice süren Siyonist zulüm karşısında fikirlerimizi, sözlerimizi ve saflarımızı sık tutmak, teyakkuzda bulunmak, gayretlerimizi artırmak zorundayız.
Yılgınlık, Yorgunluk Daha Fazla Gayretle Aşılır!
Yanlış ama yaygın bir eğilimdir, bilinir: Zamana yayılan, sistematik ve etkili bir mahiyet arzeden zulümler karşısında düşülen en büyük yanlışlardan biri geriletme ve sonlandırmanın zorluğunun görülmesiyle birlikte zulmü kanıksamak, zulme alışmak, zulme tepki gösterme gayretinden uzaklaşmaktır. Bu hal geniş kitleleri bekleyen bir tehlikedir ve tam bu noktada muttakilerin, şahitlik bilincine sahip olanların, her durumda hakkı ve sabrı tavsiye etmekle mükellef Müminlerin daha fazla gayret sarfetmeleri, zulmü kesintisiz biçimde lanetlemeleri ve kardeşlerinin yanında yer alıp mazlumların sesi olmaları gerekir.
Biz müminiz, hayata imtihan perspektifinden bakıyoruz. İman ve küfür, hak ile batıl, adalet ile zulüm arasındaki kavganın kıyamete kadar sürecek bir savaş olduğunu ve bu savaşta dünyevi planda güçlü görünenlerin, hatta galip gelenlerin değil, doğru safta duranların, ne pahasına olursa olsun hakkın, adaletin bayrağını taşıyanların kurtuluşa ereceğine iman ediyoruz.
Allah Teala Duha Suresinde Resulünü (s) en zor zamanında, kendisini en sıkıntılı hissettiği bir anda “Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı” ayetiyle rahatlatmış ve “Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan daha hayırlıdır. Yakında Rabb'in sana verecek, sen de hoşnut olacaksın.” müjdesiyle de halen bulunduğu zor ve sıkıntılı hal içinde bırakmayacağını bildirmiştir. Rabbimiz bizim için, tüm ümmetimiz için de gelecek günleri daha hayırlı, daha başarılı, daha kolay kılsın!
Fiilen engelleyemememiz, çabalarımızın, eylemlerimizin, dualarımızın son kertede zulmü durdurmaya yetmemesi asla yorulmayı, yılgınlığı, çaresizlik psikolojisine kapılarak geri çekilmeyi meşrulaştırmaz. Vicdanımızı sızlatan, yüreğimizi kanatan manzaralar karşısında bakışlarımızı başka yönlere kaydırmayı haklı çıkarmaz. Hayır, elimizdeki her imkan ve araçla, sesimiz çıktığı, gücümüz yettiği kadar zulmü haykırmayı, zalimleri lanetlemeyi sürdürmeliyiz. Adil şahitlik vazifesinin bir gereği olan bu çabamız, bu tutumumuz hem imanımızı, hem de akıl ve ruh sağlığımızı korumanın biricik yoludur.
Direniş Bir Düşünme Biçimi ve Hayat Tarzıdır!
Unutmayalım ki direniş bölgesel bir olgu değil, küreseldir ve öncelikle de zihni, kalbi bir tutum alıştır. Herkes, her topluluk kendi mevziinde direnmenin yollarını, araçlarını geliştirmekle mükelleftir. Ve biz aklımızla, kalbimizle, sözümüzle, sahip olduğumuz imkanlarımızla direnmeyi sürdürdüğümüz, teslimiyeti ve kanıksamayı reddettiğimiz müddetçe direniş Allah’ın izniyle devam edecek ve zafere yürüyecektir.
Dikkat edin, şöyle bir etrafınıza bakın, ruhunda direniş bilincini, canlılığını kaybetmiş olanlar nezdinde Gazze’nin de başka mücadele alanlarının da çoktan çökmüş olarak algılandığını göreceksiniz. Yazık ki........
© Haksöz
