Trump ve ötekiler!..
“Sen onları bir sanırsın ama kalpleri darmadağınıktır!”
Yahudilerin savaş esnasında Müslümanlardan büyük bir korku duydukları Haşr sûresinin 13. ile 16. ayetleri arasında açıklanır. Sûrenin 14. ayetinde de şöyle belirtilir: “Onlar, korunaklı yerleşim yerlerinde veya duvarların arkasında olmadıkça size karşı toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çatışmaları pek şiddetlidir. Onları birlik içinde sanırsın ama kalpleri darmadağınıktır. Bu onların, doğru bağlantı kurmayan / akıl etmeyen bir kavim/topluluk oluşlarındandır.”
Gazze’de El Kassam mücahidleri, Siyonist rejimin dev ateş gücüyle gerçekleştirmekte olduğu saldırısı karşısında kendilerini savunmak için sınırlı imkânlarıyla hazırlıklarını yapmış olarak, derin bir tefekkür ve azim bir sabırla direnişlerini devam ettirmektedirler.
Yahudiler Allah’tan çok emperyalist güçlerin kendilerine verdiği maddi donanıma, dijital verilere, birbuçuk iki tonluk imha bombalarına ve hava gücüne güvenmektedirler. Siret-i Resul’deki Nadiroğulları gibi savaşı meydanda değil, korunaklı duvarlar arkasında veya korunaklı engeller içinde sürdürmektedirler. Gelişmiş araç ve gereçlerle sağladıkları teknik üstünlüklerine rağmen korkuları, Gazze Cephesi’nde ciddi kayıplar vermelerine neden olmaktadır. Siyonist Yahudiler kaybettikçe sivil ve korunaksız halka saldırmaktadırlar. Belirttiğimiz ayetlere göre Yahudiler Müslümanlara düşmanlık beslemekle birlikte kendi aralarında da birlik ve beraberlik içinde değillerdir. Bu durum düşmanı kadir-i mutlak görmememiz için Rabbimizin belirttiği, değerlendirmemiz gereken bir imkândır.
Müminler bilirler ki yeryüzünde iki millet, iki din vardır. Birisi İslam ümmeti, diğeri küfür milleti. “Küfür tek millettir” sözü hadis olarak bilinse de Maide sûresindeki “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyiniz. Çünkü onlar sadece birbirlerinin dostudurlar. İçinizden kim onları vekil edinirse onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna doğru yolu göstermez.” (5/52) ayetinin tefsirinden müçtehidlerimizin ürettiği uygun bir sözdür.
Ancak Rabbimiz Maide sûresinde iman edenlere, düşmanlık ve yakınlık bakımından, Yahudileri ve Nasranileri ayrıştırmaktadır (5/82). Ayrıca müfessirlerimiz “Onları birlik içinde sanırsın ama kalpleri darmadağınıktır / paramparçadır.” ifadesini sadece Yahudilere tahsis etmenin doğru olmadığını belirtirler.
Bugün Müslümanlar veya İslam’dan yana olanlar ile, küfür güçleri veya küfürden yana olanlar arasında kültürel, ekonomik, siyasi veya askeri savaşlar sürmektedir. Bugün yine maalesef ki tarihi düşkünlük psikolojisi veya çağdaş kapitalist hayata öykünme nedeni gibi sebeplerle Kur’an akaidinden uzaklaşıp küfür cephesinde yer alanlarımız bulunabilmektedir. Küfürden yana olanlar sınırlı dünya hayatlarında İslami kimliklerinden vazgeçerek ya da İslam karşıtı fikri ve siyasi değerler içinde asimile olarak yaşamak eğilimindedirler. İslam’dan ve Müslümanlardan yana olanlar ise küfür güçleri karşısında onların değerleri ve menfaatleri içinde asimile olmayı reddedip, onların yerel veya küresel hâkimiyetleri altında da olsalar kimliklerini koruma kaygısı içinde yeni bir yol buluncaya kadar zorunlu olarak birlikte yaşamaya çalışıyorlar. Mücadele etmeden hicret edecekleri de fazla bir yer yoktur.
Birinci hal kimliksel erime ve düşmanına “teslimiyet” yani “asimilasyon” çözülmesidir. İkinci hal ise kuşatıldığımız şartlar altında varkalma ve yeniden varoluş şartlarını gözetme ve bu doğrultuda çaba sarfederken “birlikte yaşama” yani “entegrasyon” halidir. Tabii ki zorunlu olarak birlikte yaşama halinin yabancı kültür ve politikalardan etkilenme hali de olabilmekte ya da bu konuda Müslümanlar arasında farklı metod ve strateji tartışmaları gerçekleşebilmektedir.
Dolayısıyla düşman cephesindeki karşılıklı şeytani çekişmeyi ve “kalp dağınıklığı”nı gözeterek düşmanın veya günümüzdeki emperyalistlerin karşısında iman ölçülerine ve azme sarılıp kuşatma şartlarını aşacak bir kararlılıkta tevekkül etmeli; hakimiyeti altında olduğumuz küfür kuvvetlerinin gücünü abartmamalıyız. Küffara karşı gerektiğinde siyasi analiz gücümüzü ve istişari tavır geliştirme becerimizi, gerektiğinde kıtal gücümüzü gösterebilmeliyiz.
Müminler bilir ki hayat bir imtihan sahası. Rabbimiz bizleri çok veya az verdiği rızıklarla deniyor. Bakara sûresinde Rabbimizin hükmünü biliriz: “Şüphesiz ki sizi biraz korku ve açlık; (ayrıca) mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltma (fakirlik) ile imtihan edeceğiz. …” (2/155) Bu bağlamda tüm şeytani güçlere karşı varlıkta veya yoklukta, imkânlıyken veya aç, susuz, ilaçsız ve barınaksız kalmışken kulluk bilinciyle direnişimizi ve sabrımızı devam ettirmeliyiz; ve bilinçli Müslümanlar, muttakiler olarak, hayat imtihanımızı kazanmalıyız. Bu imtihan süreçlerinde düşmana karşı teslimiyeti değil, onların aralarındaki dünyevi çıkar farklılıkları, zıtlıkları ve inisiyatif kavgalarını gözeterek kendimize alan açabilmeliyiz.
Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar karşısında ortak cephede toplanan küffarın kendi aralarında görüş........
© Haksöz
