Zindanlarda yankılanan irade
İnsan ömründe belli dönemler kalan ömrü belirleyici özellikler taşır. Bu dönemlerde irade sekteye uğradığında kişi “keşke”lere duçar yaşar. Kimi zaman aile, kimi zaman gelenek görenek, kimi zaman yetişilen ortam bu iradeyi sekteye uğratır. Kalpte sürekli yanan bir köz kalır; kimi zaman alevlenir can yakar, kimi zaman köz hâlinde kalır can sıkar. Özgür irade makro düzeyde makul olabilir ama mikro düzeyde bir yanılgıdan ibarettir.
Şeriati, insanın dört zindanı olduğunu söyler; ancak insanın beş zindanı vardır. Tavanda kapalıdır. Şeriati’nin anlayışında gözünü göğe dikip ferahlayabilmek mümkün. Tavan kapalı olması nedeniyle ferahlamak mümkün değil. Tek tek zindanın duvarlarını yıkmak, özgürleşmek lazım. Lakin bu çok zor.
Zaman, insanın kendi varlığını unuttuğu en incelikli tuzaktır. Yaşarken seçtiğimizi zannederiz, oysa çoğu şeyi bizden önce seçilmiş buluruz. Aile, doğduğumuz ilk kalıptır; sıcaklığıyla kuşatır ama biçimiyle sınırlar. Gelenek, görünmez bir el gibi uzanır geçmişten bugüne, içimize işler, kimliğimizi yoğurur, irademizi yönlendirir. Yetişilen ortam, düşüncenin nabzını belirler; neye inanabileceğimizi, neyi sorgulamayacağımızı fısıldar kulağımıza.
Ve insan, bütün bunların ortasında, özgür olduğunu sanır. Oysa özgürlük çoğu zaman bir yanılsamadır; zihnin kendini kandırma biçimidir. Makro düzeyde, toplumun ve sistemin içindeki özgür irade fikri tutarlıdır; ama mikro düzeyde, insanın kendi varlığında, kendi iç dünyasında bir aldanıştan........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d