menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dergiciliğin altın çağının yıldızı

73 0
27.05.2025

Medyanın altın çağına dair bir başka ağıt Graydon Carter’ın “When the Going Was Good” adlı anıları. Bu aralar New York medyasında en fazla konuşulan kitaplardan biri. Dergi okuru son kuşağın bayiden alıp satır satır okuduğu son parlak sayfalı yayın Vanity Fair’in 25 yıl boyunca en tepesindeki isimdi Carter. Vanity Fair, belli bir ilgi alanı ya da cinsiyete hitap eden rakiplerinin aksine, her şey ve herkes hakkında bir dergiydi. Carter da büyük ihtimalle bütün dünyadaki diğer yayın yönetmenlerinin en fazla kıskandığı, yerinde olmak istediği gazeteciydi.

Görevi bıraktığı 2017’de gazetelerde çıkan haberlere göre yıllık maaşı iki milyon dolar civarındaydı. Üstelik bu maaş Vanity Fair’in sahibi Condé Nast’in kemer sıktığı, tasarruf yaptığı, dergi gelirlerinin azaldığı bir dönemde ödeniyordu.

Derginin en şaşalı yıllarındaysa bir kapak çekimi için 400 bin dolar harcanması mesele değildi. Yazarların hemen her masraflarını—kahvaltıdan evdeki davete—dergiye ödettirmeleri de yaygın bir alışkanlıktı. Kapıda bekleyen siyah otomobiller çalışanları evine götürür, her yazar bir editörle, her editör bir asistanla çalışırdı. Vanity Fair’de yazanlar görev için Londra’da Connaught’ta, Paris’te Ritz’de, Los Angeles’ta da Chateau Marmont’ta kalırdı. Bazen aylarca. Derginin özel “kaşçısı” vardı: evet gelip çalışanların kaşlarını düzenleyen biri.

ÜÇ YAZIYA 500 BİN DOLAR

Yılda üç makale gönderen bir yazarın maaşı 500 bin dolar civarındaydı. Yayımlanmayan makalelerin bile telifi ödenirdi. Kadrolu fotoğrafçı Annie Leibovitz’in kontratı yenilenirken pazarlıklar 250 bin dolar farkta kilitlenince patron Si Newhouse devreye gidip “Ne istiyorsa verelim,” diyor. “Üç kuruşun hesabını yapmayalım.”

Newhouse şirketinde çalışan gazetecilerin haklarında yazdıkları star’lar gibi şaşalı hayatlar yaşamalarını, onların dengi........

© Habertürk