Atatürk Havalimanı ne olmalıydı
Pek çok kişinin İstanbul Atatürk Havalimanı’na dair hatıraları var. Ben en çok İstanbul’a bu havalimanında inmeyi özlüyorum. Uçak penceresinden baktığımızda şehir olduğundan daha güzel gözüküyor, çok daha davetkar duruyordu. Her geldiğimde heyecanlanıyordum. Bugün ise yeni havalimanında bir beton yığınının üzerinden uçarak şehre iniyoruz. İki havalimanı arasındaki fark ciddi değişimden geçen bir ülkenin dünü ve bugünü arasında gibi.
Atatürk Havalimanı arazisinin sonunda tekno park olarak kullanılacağı ilan edildi. Demek ki bir daha asla buraya inmeyeceğiz. Berlin’deki Tempelhof gibi bir parka dönüştürülebilir, burada panayırlar düzenlenebilir, uçurtmalar uçurulabilir, gençler çimlerde koşup eski pistlerde bisiklete binebilirdi. Bir kısmının Millet Bahçesi olarak düzenlenmesi bu yönde bir adımdı.
Ancak günümüz şehir planlamacılığı giderek Central Park gibi tek bir dev yeşil alandan uzaklaşıyor. Bu gibi park projelerinin temel problemi herkesin erişimine açık olmaması. Etrafında yaşamıyorsanız bu alandan faydalanmak için bir vasıtayla buraya gelmeniz gerek. Oysa park herkesin evinden çıkıp birkaç dakika içinde yürüyebileceği, nefes alabileceği ve gündelik hayatına devam edebileceği bir yer olmalı. Bunun için de şehrin tek bir büyük Central Park’ı yerine her mahallede küçük millet bahçeleri ya da parklar olmak zorunda.
ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI
Eski havalimanın akıbeti halka da sorulabilirdi. Olası bir referandumun sonucu büyük ihtimalle bu dev alanın havalimanı olarak kalmasından yana olacaktı. Başta, Atatürk Havalimanı’nın adına hürmeten. Özellikle muhalif mahalle için Atatürk Havalimanı işlevinin ötesinde bir simgeye dönüştü yıllar içinde. Ve Türk halkı simgelere fazla anlam yükler. Ama Atatürk Havalimanı ayrıca pratik, ulaşması daha kolay, girmesi çıkması rahat, yolcu dostuydu.
Bugün devasa metrekaresine rağmen İstanbul Havalimanı’nda muazzam bir insan trafiği var. AVM tarzı mimarisinin etkisinden, pasaport kontrolünden geçtiğiniz anda........
© Habertürk
