Tespit raporu çok, çözüm pratiği yok...
HERHALDE bir ülke kendi iç sorunu üzerinde bu denli uzun süre uğraş vermemiştir…
Hatta üzerinde bu denli çok pratiğe sahip olup, deneyim kazanıp, çözüm modelleri üzerinde de bu denli çok formül üretmemiştir…
Daha ilerisi bu denli çok uğraş verdiği sorunun adı konusunda dahi bu kadar kafası karışık, bir o denli de çaresiz kalmamıştır…
Çatışmanın olmayacağı bir ortamda nelerin değişeceği, kimlere gerek kalmayacağı, nasıl bir sürece tanıklık edileceği ve demokratikleşme başta olmak üzere hangi adımların atılacağı ve hangi dinamiklerin harekete geçeceğine ilişkin zihinsel hazırlığının olmadığı bugün de açık görülüyor.
ÇALDIRAN’DAN BU YANA…
Oysa bu topraklarda soruna çözüm arayışı oldukça eskiye dayanıyor...
Daha öncesinde var mı bilmiyorum, ancak konuyla ilgili araştırmalardan edindiğim veriler bana Anadolu tarihinde kayıtlara geçmiş ilk çözüm modeli arayışının 1514’te Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi’nde ortaya konulduğunu gösteriyor.
Yavuz Sultan Selim, sefer sırasında Sünni Kürt aşiretlerini, özerkliğini koruyarak İstanbul’a bağlıyor…
ULUS DEVLETLERİN ORTAYA ÇIKMASI…
Aradan geçen sürede küçük bazı isyanlar yaşanıyor ancak asıl büyük isyan hareketi, batıda ilk ulus devletlerin ortaya çıkmasını sağlayan 1648’de Vestfalya Anlaşması sonrasında başlıyor.
Bunların başında da 1806’da Süleymaniye’de Baban Kürtlerinden Abdurrahman Paşa İsyanı ile 1812’de yine Baban Kürtlerinden Ahmet Paşa’nın Süleymaniye ayaklanması izliyor.
Sonrasında Mir Muhammed, 1934’te Bitlis’te Şerif Ahmed Han ayaklanmalarıyla başlayan ve 1800’lü yılların neredeyse sonuna kadar devam eden Kürt aşiretlerinin ayaklanmalarıyla karşılaşılıyor.
Her birinde de isyana neden olan konu farklılık göstermiyor; kültürel etnik kimliğin tanınması…
Mithat Bedirhan tarafından 1898’de çıkarılan ilk Kürtçe Dergide yer alan yazılarda da aynı noktaya vurgu yapılıyor; 1900’de Diyarbakırlı Fikri Efendi Kürdistan Azmi Kavmi Cemiyeti’ni kurarken de 1908’de Kürt Teavan ve Terakki Gazetesi’ni çıkarken de aynı noktaya işaret ediliyor.
1921 ANAYASASINA DA İSYAN EDENLER OLDU
İki savaşın arasında kurulan Cumhuriyet döneminde de Kürt isyanları durmuyor…
Hatta bugün 1921ve 1924 Anayasaları kapsamında tartışması yapılıyor ama 1921 Anayasasının tam yapıldığı dönemde, 6 Mart 1921’de Koçgiri isyanı geliyor, onu Ekim ayında Süleymaniye’de Şeyh Mahmud isyanı ve Kürt Krallığının ilanı izliyor.
“Kürdistan İstiklal Cemiyeti” tarafından “Kürtleri” istiklale davet eden beyannamenin İstanbul ve Doğu vilayetlerinde dağıtılmasının tarihi de 21 Ekim 1921…
Türkiye’nin ikinci Anayasası 1924’te kabul edildiğinde de yeni bir isyan dalgası başlıyor.
İsyanın temelinde aslında Lozan’ın bölgedeki bütün etnik yapıları kabul edip onlarla........
© Habertürk
