"İsrail'in üç sinsi planı!.."
ŞURASI açık ki bugün itibarıyla 6’ncı gününe giren İran-İsrail savaşı durmayacak.
İsrail’in insanlık suçlusu Başbakanı Netanyahu da savaş için 14 günlük bir süre öngörmüştü.
Henüz yarısına da ulaşılmadı ama gelişmeler bu süreyi de aşacağını, hatta bölgeyi de kapsayacak daha büyük bir savaşın başlamasına da neden olabileceğini sergiliyor.
Bu savaşa ABD de katılırsa şaşırmayın; belli ki Başkan Trump, saldırısını teşvik ettiği İsrail’in ardından İran’ı sıkıştırıp Nükleer Anlaşma konusunda koşullarını dayatmak istiyordu.
Kendinden önceki Başkan Obama’nın İran ile yaptığı nükleer anlaşmadan daha iyisini yaparak siyasi zafer elde etmeyi arzuluyordu.
Baktı ki olmadı, İsrail’in, hedefini daha ileriye taşıyabilecek güçlere bizzat İran içinde sahip olduğuna kanaat getirdi, dün kendisinin de ifade ettiği gibi anlaşmanın ötesinde yeni bir aşamaya geçti.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun askeri zafere dayanan hedefi ile paralel konumlandı…
Ancak Netanyahu’nun bunun ötesinde de hedefleri var.
Öncelikle bölgede kendisi için tehlike olarak gördüğü bütün unsurları kaldırmak için başlattığı operasyonlarının son halkasına İran’ı ekleme hedefinde.
İran İslam devrimi sonrası yaşadığı tecrübeyi bir daha yaşamak istemiyor.
Çünkü İran devrim sonrası, “küçük şeytan” olarak tanımladığı İsrail’i hedefine almakla kalmadı, vekalet savaşçıları aracılığıyla da sürekli taciz etti.
Bunu uluslararası alana da yaydı.
Berlin, Arjantin, Kanada’da bulunan elçilik, kültür merkezleri ya da Yahudi toplumunun gittiği eğlence mekanları veya dini merkezlere saldırıların gerisinde hep İran’ı aradı…
Prof. Dr. Türkkaya Ataöv’ün SBF'deki derslerinde de sıklıkla dile getirdiği gibi nasıl ki Sovyetlerin Orta Doğu’da etkin olması İsrail sayesinde oldu.
Çünkü Müslüman bölge ülkeleri kendilerini koruyup, kollaması için Sovyet şemsiyesi olan Baas rejimi altına girdi.
Sovyetler gidince İran bu görevi üstlenmeye, İsrail etkisini gösterip bölgede güç devşirme yoluna gitti; bunda da etkili oldu.
İsrail, İran’ın bu etkisini kırmak istiyor.
Bunu yaparken de İsrail Bağımsızlık Savaşı’nı yürüten Başbakan Ben-Gurion’nun 1949’da ortaya koyduğu doktrini sürdürmeyi amaçlıyor.
Bu doktrinin içinde bölgede İsrail’in uydusu olabilecek bir Kürt devletinin kurulması da yer alıyor.
Netanyahu önce Afganistan, sonra Irak, ardından da Suriye’de ABD’nin başlattığı devlet çökertme görevinin vekalet savaşçısı oldu.
Washington da bölgede Netanyahu gibi insan haklarını takmayan, önüne gelene saldıran sopa edinmiş olmaktan hoşlandı…
İsrail’in İran’a yönelik saldırısının arkasında lojistik desteğiyle de yer alırken, işin nereye doğru gideceğini gördü.
Ancak Netanyahu, dolayısıyla İsrail’in, Trump’ın öngördüğünün ötesinde hedefleri var…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki günkü........
© Habertürk
