Coğrafya hem kader hem de kederdir!
Sabaha karşı uyandım. Alışkanlık olmuş açtım televizyonu. Ekranlar arasında turlarken İsrail’in İran’a saldırdığını gördüm. Sonrası konuşan ağızların içine bakmaktı ve gördüğüm manzara yaklaşık olarak şuydu…
“Beklenen bir saldırıydı, İsrail İran’ı vurdu.”…
“Tebriz, Tahran, Hamedan, İsfahan, Natanz hem sivil hem de askeri olarak stratejik noktalardı. Bunların vurulması İran’ın düşmesi anlamına gelir”…
“İran bu saldırıya en yukarı şiddetten karşılık verecek ve Ortadoğu işte şimdi karışacak”…
“Bu, tek başına İsrail’in saldırısı değil. İsrail istihbaratı güçlü de olsa Amerika’nın en azından denizden lojistik desteği olmadan bu büyüklükte bir saldırı mümkün değildir.”…
“Burada saldırının kendisinden çok, saldırıda hedef alınan isimler İran Aklının oyun kurucuları. Askeri karargâhların, kurmayların ve stratejik akademisyenlerin vurulması dikkat çekici”…
“İran bu saldırıya karşılık vermezse, İsrail çok daha kuvvetli bir şekilde saldıracak ve sonuç itibarıyla Suriye, Lübnan ve psikolojik olarak Arap ülkelerini psikolojik rehine alacak kendine.”…
“İsrail’in yaptığı saldırı hiçbir şekilde tasvip edilemez ama aynı zamanda İran’ın kıyımızda bir nükleer güç olması da bizim işimize gelmez. 1000 yıllık komşuluk bu noktada iş yapmaz.”…
“İran aslında kâğıttan kaplanmış, bu çıktı ortaya. Bunlardan ne köy olur ne kasaba. Kayıtsız şartsız teslim olacaklar ateşkese.”…
“Trump’ın ne kadar ikiyüzlü olduğu ortaya çıktı. Bir yandan ‘saldırıyla ilişkimiz yok’ diyor, öte yandan ‘İran, İsrail’e saldırırsa duracağımız taraf İsrail’in yanı olur’ diyor. Bu duruş barıştan yana........
© Habertürk
