Biz o dersleri asmayacaktık!
Tarihin alaycı bir tarafı olduğu kesin. Zamanla olan ilişkisinde geriye mi yoksa ileriye mi doğru hareket ettiğini hiç kestirmeyen bir dalga gibi…
Anadolu toprakları üzerindeki sayısız medeniyetle bize birçok şeyi zamanından önce işaret etmiş hep…
Sadece çağının değil mimarlık tarihinin de en usta isimleri bu topraklarda inşa etmiş kentlerini…
Bugün “nasıl yapmışlar?” diye merak uyandıran eserleriyle Dinokrates, Sostratus, Kersifron, Hermogenes, Koca Sinan, Atik Sinan, Balyan kardeşler hep bu toprakların çocukları…
Kentleri kent yapan bütün parçalarıyla bütüne matematik, fizik, geometri, mantık, felsefeyi dibine kadar kullanarak yürümüşler…
Şu an modern kent mimarisinde parmakla gösterilen tüm şehirlerin deniz feneri olmuşlar bir nevi…
Troya’yı, Efes’i, Bergama’yı, Miletos’u, İstanbul’u, Edirne’yi harcından izlemeye kalkarsanız mutlaka birinin parmak izine rastlarsınız…
Yahu, Koca Sinan’ın muhteşem eserlerinde kullandığı “Deprem Terazisi” kullanabilenler için hala tedavülde…
Peki, biz neredeyiz? Son derece basit bir yanıtı var bunun. Kuş uçuşu yüksekliğinden bakınca, bir beton denizinin ve çıkmaz sokakların; 6,2’lik deprem vurunca evinden koşturarak kaçanların içindeyiz…
Şimdi ya geriye bakıp astığımız ders notlarına gömüleceğiz ya da önümüze bakıp içimizdeki dâhiyi Antik çağ mezarlıklarına gömeceğiz…
İkincisini hak etmedik. Ama birincisi için de hiçbir şey yapmadık. Rant, talan ve yalandan başka!
***
Biri izah........© Habertürk
