'Birinci tekil şahıs' filmi
En iyi film ve uyarlama senaryo dallarında Oscar’a aday olan “Nickel Çocukları” (Nickel Boys), ödül sezonu boyunca adından çok söz ettirdi. Öncelikle festivaller ve eleştirmenlerden aldığı ödüllerle dikkat çekti. Yazarlar Birliği Ödülleri’nde (WGA) “yılın en iyi uyarlama senaryosu” olarak seçildi. Yönetmenler Birliği Ödülleri’nde (DGA) ise “en iyi ilk sinema filmi” kategorisinin kazananı oldu.
Senaryonun ve yönetmenliğin öne çıktığı bir film “Nickel Çocukları”. Öyle ki, sinema dili ile senaryo çalışmasını birbirinden ayırmak mümkün değil. Daha önce belgeseller çeken yönetmen RaMell Ross, ilk konulu filminde alışılmışın çok dışında bir kamera kullanımıyla çıkıyor karşımıza. Filmin büyük bölümünü iki karakterin bakış açısıyla çekip tamamlıyor. Diğer bir deyişle, onlar ne görüyorsa biz de onu görüyoruz. Senaryo da filmdeki kamera kullanım tekniğine göre kuruluyor.
Alıştığımız standart film gramerinde sık karşımıza çıkan bir tekniktir bu ve sinema dilinin en önemli avantajlarından biridir. Öznel kamera veya “POV, point-of-view shot” (bakış açısı çekimi) olarak da adlandırılan anlatım tekniğinin edebiyattaki birinci tekil şahıs kullanımına denk geldiğini söylemek mümkün. Romandaki birinci tekil şahıs anlatımı, okuru karakterin zihnine götürmek gibi bir imkân verir yazara. O yüzden roman okuru, tekniğin sürekliliğinden rahatsız olmaz. Ama “Nickel Çocukları” veya geçtiğimiz ay seyrettiğimiz “Varlık” (Presence) gibi bazı özel denemeler haricinde, bir filmde sürekli öznel kamera ya da “bakış açısı çekimi” kullanıldığını çok nadiren görürüz. Seyirci bu anlatım tekniğinin sürekliliğine alışık değildir. Süreklilik seyirciyi zorlar; çünkü seyirci bakış açısını paylaştığı karakterlerin yüzünü görmek ister. “Nickel Çocukları”nda yönetmen RaMell Ross seyircinin bu vazgeçilmez arzusuna karşı koymuyor. Islahevindeki yemekhane sahnesinde Elwood’u (Ethan Herisse) yansımasından değil, ilk kez tam karşımızda, Turner’ın (Brandon Wilson) gözlerinden görüyoruz. Bu geçişin hemen arasında seyrettiğimiz, gerçeküstü imge gibi duran tren yolculuğunun anlamı, finale doğru netleşiyor. Daha sonraki bölümlerde, Elwood ve Turner’ın bakış açıları arasında gidip gelen bir film seyrediyoruz. 1980’li ve 2000’li yıllardaki çekimlerde ise kamera daha farklı kullanılıyor; bu kez oyuncunun başının hemen arkasına yerleştiriliyor. Yüzünü yine görmüyoruz ama karakterin bakış açısını paylaşmaya devam ediyoruz. Kameranın bu şekilde kullanılmasının işlevi de yine finalde netleşiyor.
Söz konusu tekniğin seyirci ile Elwood ve Turner arasında kısa sürede bir özdeşleşme kurduğunu öne sürmek kolay değil. Hatta,........
© Habertürk
