Klasik bir Sevgililer Günü öyküsü...
Her yılbaşında O. Henry öyküsü yazan Hıncal Uluç gibi ben de bu Sevgililer Günü’nde daha önce de yazdığım bir öyküyü yeniden yeniden yazıyorum her 14 Şubat'ta.
Dedim ya bu öyküyü daha önce de bu köşede yazdım. Okuyanlar kızmasın, öykü o kadar güzel ki adeta bir ‘Neşeli Günler’... Her gün okusan bıkmazsın o derece...
Şimdi, sevgilinize, eşinize hediye alamadıysanız ya da romantik bir akşam yemeği ayarlayamadıysanız üzülmeyin; Oktay Akbal’ın aşağıdaki öyküsünde ‘Aslı’ geçen yerlere ‘sevgilinizin’ adını yazıp ona verin ya da direkt siz okuyun... Para falan da istemiyorum hani, beleş romantizm işte;)
Ha hayatınızda ‘Aslı’nın yerine koyacağınız bir isim yoksa eğer enseyi karartmayın; Allah’tan ümit kesilmez. Siz de önümüzdeki sevgililer günlerinde okursunuz; kesin saklayın...
***
BOŞ SEVİ
KÜÇÜK bir penceresi vardı deniz gören. Vapurlar, sandallar, dalgalar hep onundu. Hep onundu mavili karalı gökyüzleri, yağmurlar, güneş ışınları. Onun için........
© Habertürk
