Ara Güler Müzesi'nde harika bir sergi: İstanbul Uyanıyor
Hala uyuyorum! Babam elimden tutmuş Çemberlitaş’tan Yeşildirek’e yürüyoruz. Bir hayal gibi, sisli bir perdenin ardından geçip gidiyor her şey. Dükkanların açılan kepenk seslerini hatırlıyorum. Bütün gece kıpırdamadan yatmış, boyunları tutulmuş, şimdi uyanmış gerine gerine açılıyor kepenkler. Babamın sesini duyuyorum. Bir dükkanın önünde durmuş içeriye sesleniyor. Sesindeki neşeyi hatırlıyorum. Tezgaha bir şeyler yerleştiren adam babama beni gösterip bir şeyler söylüyor. Gülüyor da gülüyor. “Bu kadar gülecek ne var” diye düşünüyorum. Sabah sabah dükkanın önünde durmuş, hala uyuyorum, komik mi ki bu! Çaycının çırağı elinde çay tepsisiyle içeri giriyor. O tepside, o kadar çayı hiç dökmeden nasıl taşıyor? Bu acayip yeteneğinden dolayı çaycının çırağını kıskanıyorum. Çay almıyoruz; başka bir yerde içecekmişiz. Dükkandan çıkıp yokuş aşağı yürümeye devam ediyoruz. Ne zaman uyandı bu kadar insan! Islak kaldırımlarda bir telaş bir telaş... Ahmet Muhip Dıranas’ın “Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam / Uyandırmayın beni, uyanamam” dizelerini okumama daha yıllar var ama işte Mahmutpaşa esnafının tüm gürültüsüne rağmen uyanamıyorum. Gözlerimin önünde sisten bir tül perde, belki de uyanmadım rüya görüyorum. İnsan rüyasında koku alır mı? Burnuma sıcak börek kokusu doluyor. Yok yok yatağımda değil bir börekçinin önündeyim... Börekçi çoktan uyanmış. Buhar olmuş camların ardından bir adam içeri çağırıyor bizi. Daha içeri adım atar atmaz sıcak süt kokusu öpüyor yanaklarımdan. Ne Sait Faik’i biliyorum ne Süt öyküsünü o zamanlar…
ARA GÜLER’İN FOTOĞRAFLARININ TARİFSİZ GÜZELLİĞİ
Tıpkı ‘senelerden beri ne erken uyanmış ne de süt içmiş’ olan Sait Faik gibi ben de en son ne zaman bir bardak sıcak süt içtim hatırlamıyorum bugün. Ama önceki gün bomontiada’daki Ara Güler Müzesi’nde, usta fotoğrafçının,........
© Habertürk
visit website