Saç telinden tanırız çapkını
Bazı şeyler vardır ki ne kitapta yazar, ne okulda öğretilir, birebir, yaşayarak öğrenirsin. Hatta gözünün önünde, evinizin içinde… Hele bir de çapkın bir baban varsa, sen daha oyuncak bebekle oynarken, hayat sana maskeleri gösterir. Hatta göstermekle de kalmaz, "Bak kızım bu adamların gömleğinin ikinci düğmesi boşuna açık değil" diye fısıldar kulağına.
Allah rahmet eylesin, benim de bir babam vardı. Daha bir yıl olmadı kaybedeli. Çok özlüyorum, hatta özlemekle de kalmıyorum "Ah ah babacığım" diye inliyorum. Ben babacıydım evet ama bu topraklarda birçok kadının üzüldüğü gibi annem de çok üzüldü.
Babam da bize sadece anılar, sevgiler değil, belki de hayatımı etkileyecek tecrübeyi miras bıraktı. Ve bu durumda mesela erkekler pek kandıramaz beni. Ya da kandırdıklarını zannederler. Çünkü “Erkeklerin genlerini, daha doğrusu çapkınlık genlerini daha beş yaşındayken görmüştüm” ne yazık ki... Tıpkı Yasmin Erbil gibi.
Hepsinde hep aynı bakış, aynı sözler, aynı rol.
Ve Yasmin Erbil'in de dediği gibi, "Ben çapkını saç telinden tanıdım."
Tanıyarak kabul ettiklerim, yola çıktıklarımda "Zorlamaktan", "Acaba doymuş mudur?", "Acaba değişir mi?", "Acaba" diye diretmem. Ama bazıları doymuyor efendim. Tıpkı Mehmet Ali Erbil gibi.
Yasmin Erbil de daha küçük yaşlarda çapkınlığı........
© Habertürk
