Nerede o eski karneler
Bugün itibariyle okullar kapanıyor ve resmi şekilde yaz başlıyor. Çocuklar için yaz tatili, bizim için ise özellikle İstanbul trafiğinin biraz olsun rahatlaması…
Geçtiğimiz gün Bihter’in oğlu Rüzgar, “Anne, e-Devlet şifresini verir misin, karneme bakacağım?” demesiyle benim nutkum tutuldu. Ve o an, sanki hayat durdu, kalakaldım. Neden bu kadar şaşırdığıma şaşırarak ilk tepkim; “Ne yani, karneler artık böyle mi alınıyor?” oldu.
Ve bingo! E-karne diye bir sistem üzerinden karneler görünebiliyormuş. Tabii Bihter anlattı ama ben yine de araştırdım. Meğer Ocak ayında bununla ilgili bir sürü haber çıkmış ve ben atlamışım. Haliyle çocuğum olmadığı için de belki de üzerinde durmamışım haberlerin. Sonra içimde burkuldu, garip oldum tabii. Düşünsenize ne öğretmeninin el yazısı, ne de içindeki kırmızı kalemle yazılmış övgü dolu cümleler. Elbet vardır bazı öğretmenler yine yazıyordur... Evet yine bir karne veriliyormuş öğrenciye ama bizim neslin karneleri gibi değil elbet.
O yüzden bir an içim buruldu işte ve sonra kendime, “Bu dijital çağda Esin, şaşırdığın şeye bak” diye kızdım. Çünkü biz öyle değildik, bizim karnelerimiz elimizdeydi. Sanki kırık notlarla dolu bile olsa gerçekti, bir ağırlığı vardı. Sadece gramajından değil; içindeki notlardan,annemizin bakışından, babamızın suskunluğundan. Ya da sevincinden… Öyle kolay "Teşekkür", "Taktir" bol keseden dağıtılmazdı...
Artık böyle, "Teşekkür" ve "Takdir", sanki, "Ah çocuklar ne iyi ettiniz. Tenezzül ettiniz de okula geldiniz" der gibi dağıtılıyor.........
© Habertürk
