menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türklerin Müslüman oluşunu sağlayan etmenler

7 0
17.11.2025

Kimileri Türklerin İslâm’a geçişinde Talas Savaşı’nı milat gösterirken kimileri Türklerin kılıç zoruyla Müslüman olduğunu söyler.

Özellikle Emevilerin Maveraünnehir’de fethettiği yerlerdeki mevali politikalarından yeterince bahsedilmediğinden sıkça dem vurur bu kesim…

Halbuki eğitimcilikte 2,5 yılı dolduran bir tarih öğretmeni olarak bendeniz özellikle KPSS ve üniversite hazırlık kitaplarını incelerken Türklerin Müslüman oluşunu Emevilerin mevali politikalarının geciktirdiğine değinildiğini gördüm. Fakat Emevilerin Maveraünnehir’de fethettiği yerlerdeki mevali politikalarından yeterince bahsedilmediğinden sıkça dem vuran bu kesim Hazarlar ve Türgişler Orta Asya’da Emevilere karşı askeri direniş gösterirken Talkan, Derbent ve Cürcan mevkilerinde yaşananların üzerine basıla basıla anlatılmadığını savunur.

Dahası Emeviler Maveraünnehir’e girene kadar Türkler ve Araplar hiç temas etmemiş gibi konuşanlar var. Askeri temaslar dışında ticari temasların da olabileceğini hesaba nedense katılmıyor.

Halbuki çöl olan ve bu yüzden tarım yapılamayan Hicaz’da tek geçim kaynağı ticaretti. Araplarda bu sebepten ticaret çok gelişmişti. Aynı süreçte bozkır olan Orta Asya’da göçebe yaşayan Türkler, henüz yerleşik hayata geçmedikleri için o güne kadar tarım yapmamışlardı. Bu yüzden Türkler de ticareti çok iyi yapardı ki Türklerin ticarette en çok satım yaptıkları kalem demirdi. Gelgelelim Türkler demircilik alanında çok mahirdi ki Türklerin demircilikteki hünerlerini demirden dağın eritildiğinden bahsedildiği Ergenekon Destanı’ndan da anlamak mümkündür. Zaten biraz önceki satırımızda Türklerin en çok ticarette satım yaptıkları kalemin demir olduğunu belirttik ki Türklerin uzak coğrafyalara demir satmak ve üretmedikleri mallardan almak için gittikleri de artık kabul görmesi lazım gelen bir hakikattir.

Nitekim İslam tarihi konusunda güvenilir müverrihlerden olan Muhammed Hamidullah’ın İslam Peygamberi adlı eserine göre, Basra ve Bahreyn’de Arap tacirlerinin sık sık uğradıkları Muakkar ve Debâ ticaret panayırlarına İran, Hindistan ve Asya’dan insanlar katılırdı. Asya’dan gelip bu panayırlara katılan insanların ağırlıklı olarak Türk asıllı olduğunu anlamak mümkündür. Hz. Peygamber’in bizzat kendisinin Basra ve Bahreyn’e ticarî seyahatte bulunduğunu bildirdiğini dikkate alırsak, daha o dönemde Türkler hakkında fikir sahibi olması normaldir.

Gelgelelim hadis kaynaklarında da Kubbetu’t Türkiyye (Türklerin Çadırı) olarak ifade edilen yuvarlak bir çadır mevcuttur ki, bu çadırın Peygamber-i Alişan Efendimiz tarafından kullanıldığını İbn Sâd, Taberi ve Buhari’nin aktarımlarından anlıyoruz.

9. yüzyılda yaşayan Müslim bin Haccac’ın Sıyam adındaki eserinde geçen şu ifadeler çok dikkat çekicidir: “Hz. Peygamber Ramazan ayının ilk on gününde itikâfa girerdi. Daha sonra girişinde hasır gerilmiş Türk çadırında Ramazanın ikinci on gününde itikâfa girdi. Hasırı eliyle kaldırdı kapıya doğru yürüdü ve başını çıkararak insanlarla konuştu.”

Öte yandan, Müslim’in Muhtasar adlı eserinde yer alan başka bir rivayete göre de, Hz. Muhammed, İstanbul’un fethedileceğini müjdelediği konuşmasını Kubbetu’t Türkiyye’nin gölgesinde dinlenirken yapmış olmalıdır.

Vâkıdî’nin Meğâzî eserinde ise, 627 yılında yapılan Hendek Savaşı’nda Hz. Muhammed’in Kubbetu’t Türkiyye kullandığı belirtilirken yine Tarih-i Taberî’nin II. cildinin 92. sayfasında Müslümanlar savaş öncesinde yaptıkları hendek kazımı esnasında büyük beyaz bir kayanın ortaya çıktığını ve sahabenin onu parçalamayı başaramaması üzerine Selman el-Fârisî’nin bu esnada Hendek kazılmasını denetlemek için kurdurulan Türk çadırında bulunan Hz. Peygamberin yanına giderek durumu haber verdiği bilgisi aktarılır.

Hatta yine Tarih-i Taberî’nin II. cildinin 487. sayfasında Hatîb el-Bağdadî, Süyûtî, Müttakî el-Hindî ve Gümüşhanevî’nin hadis olarak naklettikleri bir rivayet geçmektedir. Bu rivayete göre de, “Muhammed bin Müslim, Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini nakletmiştir: Hıfz/muhafaza etme/koruma on kısıma ayrılmıştır. Bunun dokuzu Türklerde, biri diğer insanlardadır.”

Tüm bu ifadelerden Son Peygamberin Türklerle ilgili ileri derecede bilgi........

© Haberton