Aldatmak ve aldatılmak üzerine
Kendimize şunu sormalıyız aslında, insan neden niye aldatır?. Eskimiş toplumlarda tarihten bu yana süregelen aldatma ve aldatılma psikolojisi ve değersizlik üzerine birkaç kelam etmek isterim…
Öncelikle insan sosyal bir varlıktır. Hatta Freud’un dediği gibi düşünen bir hayvandır.. Duygularımızı arzularımız ve isteklerimiz, tapular formal ve informal olmayan kurallar çerçevesinde şekillenir. Ne olursa olsun, şartlar neyi gerektirirse gerektirsin insan, yalnız yaşayamaz. Yalnızlık Allah’a mahsustur.. O yüzdendir ki; insan en çok yalnız kaldığında aldatır. Yalnızlık ille de etrafında çok kişi olmaması değildir. İnsanoğlu sahte kalabalıklar içinde de yalnız kalabilir. Yada yan yana olduğun bir eş, sevgili ya da flört yanında ama kalbi aklı çok uzaklardadır..
Tarih öncesinden beri aldatma ve aldatılma konusu bir çok efsane, masal, oyun tiyatro vs gibi alanlara konu olmuş ve yüzyıllar boyu belki de bu durum traji komik şekilde ele alınmıştır.
İnsan ilgi ve sevgi eksikliğinden ve en çok da değer görmemekten aldatır. Çünkü insan başta da dediğimiz gibi sosyal bir varlıktır. Ve bu varlık; değer görmek, takdir edilmek, arada da olsa egosunun okşanmasını ister. Bunları göremeyince de ona bunları veren başka kişilere yönelir. Çocukluğunda başı okşanmamış,; hiç sevilmemiş kız çocuğu için dışarıdan gelen yoğun sevgi ve ilgi yapmacık gelir. Çünkü hayatı boyunca baba ve annesinden mesafeli bir sevgi dili gördüğü için sadece bu sevgi dili olan insanlara meyil eder, hoşlanır.. İleride ise tam tersi sevgi dolu coşkulu biriyle beraber olduğunda; bu sevgi dili arayışı devam eder ve aldatır..
Bir hocam şunu demişti: ‘Küçükken öz bakım becerilerini birkaç kişiden karşılayan çocuk erkek yada kız fark etmez. (Buradan kasıt anne baba dışında anneanne teyze hala dede vs .gibi) ileride bir kişinin ilgi ve alakası yetmeyecek diye düşünerek birden fazla kişiye meyil edebilir .İlişki yaşayabilir. Çünkü ona göre değer verilme ,onay duygusu ve takdir edilme, sevilme gibi duyguları birkaç kişiden aldığı zaman yeterli olacaktır. Bu yüzden çocukluk travmaları ve aile ilişkilerimiz, bizim bugünkü ilişkilerimizi bakış açılarımızı etkiler ve şekillendirir.
Küçükken görmediğimiz değer, takdir edilme ve onay duygusunun eksikliği büyünce bize hep bir duygusal açlık olarak geri döner. Bu da ilişkilerimiz de yanlışlar yapmamıza sebep olur.. Her şeyi de, aileye yada travmalara yüklemek de yanlıştır. Seçimlerimiz hayatımızı belirler. ‘Her seçim bir vazgeçimdir’ demişti bir hocam. Vazgeçtiklerimizle ve seçtiklerimizle bizi biz yapan şey budur aslında .Bu durum bizim kendimize verdiğimiz öz değer ve öz saygıdır.
Allah irade........
© Haberton
