Varlığımız ile yokluğumuz arasında var olan “Hiç”
Güneş bunca zaman asırlardır doğuyor. Zengin-fakir, kadın-erkek, hayvan-insan demeden. Renk, ırk, makam, mevki gözetmeksizin herkesin, her şeyin üzerine doğuyor. Işığını adeta bir nur gibi saçıyor. Dağa, taşa, toprağa, gökyüzüne, yeryüzüne, uçan kuştan, yürüyen karıncaya, yağan yağmur bulutundan, çölde esen rüzgarına kadar her yerde ve her zaman.
Öyleyse sen kimsin, ben kimim, biz kimiz ki bu ayrımcılık, ego niye?
Mutsuz musun?
Bende öyle.
Batı dünyası alıştırılmışız bir kere vermişler zehiri içimize.
Sanki sürekli her an mutlu olacakmışız gibi hissettirmeye.
Mutluluğu maddede aratıp doyumsuzluk yaratılmış sonrasında.
Bir dünya kurulmuş…
Her şey zorundaymışçasına dayatılmış.
Küçücük insan kocaman kâinatta boğulup, sıkışıp........
© Haberton
