TÜRK FUTBOLU Zeki, çevik ve aynı zamanda AHLAKSIZLAR
________________________________________
…
Efendim, ilkokul çağlarında, mahallede arkadaşlarla tek kale top oynarken ünlü oyuncuların isimleriyle seslenirdik birbirimize, herkesin olduğu gibi benim de kahraman futbolcum ve koskocaman (en büyük ……) bir takımım vardı. Hiç meşin topum ve kramponum olmadı ama mahalle pazarından alınmış üçüncü kalite çubuklu formam ve bir hafta içinde mutlaka patlayan plastik toplarım vardı.
Ortaokul yıllarında ise tam bir fanatik olmuştum. En büyük “…..” çığlıklarımla, hayallerimde büyütmüştüm takımımın sevgisini, devleştirmiştim ismini… Yenildiği maçlarda ağlar, yendiği maçlarda mahallede sevinç çığlıkları atardım. O halleri ile futbol bir efsanedir benim hayatımda. Ta ki, lise yıllarında okuldan kaçarak gittiğim ilk maça kadar…
İlk maçtaki izlenimlerim hayal dünyamdakinden çok farklı olmuştu. Maç başlamadan önce iki takımın seyircileri kafiyeli cümlelerle birbirlerine koro halinde küfür etti. Aynı tribünde maç seyrettiğim asabi bir taraftar, maç boyunca tırnaklarını yedi; önce karşı takıma, sonra sırayla hakeme ve bizim gol kaçıran oyuncularımıza küfür etti uzun uzun, ilginç kafiyelerle, ilginç benzetmelerle… Hayatımda hiç bu kadar küfrü bir arada duymamıştım. Gözlerime de, kulaklarıma da inanamadım. İşin daha kötüsü ise maç öncesi ve sonrası birbirine döner bıçakları ile saldırmaya yeltenen fanatikler. “Maça mı geldik, Orta Çağ meydan savaşına mı?” belli değil.
Takımını delice seven, futbolcuları ilahlaştıran, “bileğimi kessen takımımın renginde kanım akar” diyen, “ben takımımı dünyalara değişmem” diyen fanatik arkadaşlarım vardı. Ama onun gözünde ilahlaştırdığı futbolcu 3–5 kuruş fazla transfer parası için hemen takımını değiştirebiliyordu. Önceleri anlamakta çok zorlandım........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein